2030’da yarım milyar kişi diyabetli olacak
Emory Üniversitesi Global Diyabet Araştırma Merkezi’nin Başkanı Prof. Dr. Venkat Narayan ile Atlanta‘da bir araya geldik. 2030 yılında tüm dünyada yarım milyardan fazla kişinin diyabetli olacağının düşünüldüğünü belirten Prof. Dr. Narayan, Coca Cola Vakfı’nın da finansman desteği ile diyabet alanında birçok ülkede yaptıkları çalışmaları Medical Tribune değerlendirdi.
Diyabetin çok hızlı bir şekilde ortaya çıktığını ve 21. yüzyılın en önemli sağlık tehditlerinden biri olduğunu belirten Prof. Dr. Venkat Narayan, “15 yıl önce, diyabetin gelecekte çok büyük bir sorun olacağını söylediğimizde bir sürü insan bize inanmıyordu ama bugün global hastalık yükünde çok ciddi bir değişim görüyoruz. 30 yıl önceki hastalık yüküne baktığımızda tüm dünyadaki en önemli sorun çocuk hastalıklarıydı. Artık bunların yerine yetişkinlerin kronik hastalıkları geldi. Evet yetersiz beslenme hala Afrika ya da Hindistan’ın belirli bölgelerinde ciddi bir sorun. Ama artık bu sorunları aşmaya başlıyoruz ve bu dönemde diyabet, kanser, kardiyovasküler hastalıklar gibi kronik hastalıklar daha önemli hale geliyor. En büyük ölüm sebebi arasında bugün diyabet de yerini almış durumda.
Beden kütle endeksinin tüm dünyadaki değişimine baktığımızda da dünyanın çoğu bölgesinde arttığını görüyoruz.” diye konuştu. Yıllardır Uluslararası Diyabet Federasyonu ile birlikte düzenli aralıklarla tahmini diyabetli sayısını araştırdıklarını anlatan Prof. Dr. Narayan şu bilgileri verdi: “2011’de yaklaşık tahminimiz tüm dünyada 366 milyon kişinin diyabetli olduğuydu. Bu rakam ABD nüfusundan daha fazla. Bu 366 milyon 2025‘e kadar ulaşılacak rakam diye düşünülürken 2011’de ulaşılan rakam oldu. 2030 için tahminimiz yarım milyardan fazla kişinin diyabetli olacağı yönünde. Farklı bölgelerdeki artış hızına baktığımızda Alt Sahara Afrikası’nda bile diyabetli kişi sayısının iki katına çıktığını görüyoruz.”
Öte yandan diyabetin geciktirilmesi ya da önlenmesi ile ilgili iyi haberlerin de olduğunu belirten Prof. Dr. Narayan, “Artık diyabetin geciktirilmesi ya da engellenmesi için çok güçlü kanıtlar var elimizde. Büyük çalışmalar diyabet riskini %50 oranında azaltabileceğimizi hatta diyabet başlangıcını ortalama 12 yıl geciktirebileceğimizi gösterdi. Prediyabet dönemindeki kişilere baktığımızda, klinik araştırmaların hepsinde kesin olarak görüyoruz ki progresyonun engellenmesi için yapılabilecek çok şey var. En önemli müdahale ise yaşam tarzı müdahalesi. Bu konuda dört araştırma yapıldı ve riskin %29 ile %58 oranında azaltılabileceği gösterildi. Diyabetin engellenmesi için elbette ilaç çalışmaları da var. Bunlardan Metformin bir yere kadar faydalı ama yaşam tarzı değişikliğinin yarısı kadar faydası var. Diğer ilaçlar kullandığınız sürece etkili, bıraktığınız anda etki ortadan kayboluyor ama beslenme alışkanlıklarınızı değiştirdiğinizde spor yaptığınızda bunun etkisi kalıcı.” diye konuştu. Kendisinin de katıldığı diyabetten koruma programı çalışmasından(DPP) söz eden Prof. Narayan, “Bu çalışma Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün sponsorluğunda, 27 farlı merkezde yapıldı. Yaklaşık 3000 kişi randomize edildi ve prediyabetli kişiler, plasebo verilenler, metformin verilenler, sadece yaşam tarzı değişikliği (YTD) uygulananlar diye 3 kola ayrıldı. Plasebo ve metformin grubuna göre YTD olan grupta %58’lik bir progresyon azalması gözlendi.” dedi.
DPP çalışmasının sonuçları bütün farklı klinik araştırmaların da gösterdiği gibi, yaşam tarzı programlarının içeriğine çok yönlü bir müdahale olması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Narayan, “Tek bir şey hedeflemek yeterli olmuyor. Yapılması gereken; kalori alımını sınırlamak, yağ alımını makul düzeylere getirmek, lif alımını artırmak ve boş zamanda fiziksel aktiviteyi artırmak.” diye konuştu. ABD’de bugün 26 milyon diyabetli ve 81 milyon kişinin de prediyabetli olduğunu belirten Prof. Dr. Narayan, şözlerine şöyle devam etti: “ Nüfusun %30’unda prediyabet var. O yüzden bu kişileri hedef almak önemli. Zor olan prediyabeti olan kişileri tespit etmek. %93’ü zaten buna sahip olduğunun farkında değil. Diyabeti olan kişilerin bir kısmı da diyabetli olduğunun farkında değil. Bu kişiler belirlenerek DPP çalışmasındaki gibi yaşam tarzı müdahalesi yapılmalı ve gerektiğinde metformin eklenmeli.”
Uluslarası Diyabet Federasyonu’nun desteklediği Hindistan’da yaptıkları DClip (Diabetes Community Lifestyle, Improvement Program) çalışmasından da söz eden Prof. Dr. Narayan, “ Bu çalışmamızın sonuçları 2013 yılının sonuna doğru açıklanacak. Kısaca çalışmadan bahsedecek olursam, standart tedavi uygulanan kontrol grubu ve çok yoğun yaşam tarzı değiştiren grup olmak üzere 2 tedavi oluşturuldu. DPP’deki sistem Hindistan’a uyarlandı, kültürel olarak uygun hale getirildi. 614 kişilik gruplara bu eğitimler verildi. Kilo kaybı ve fiziksel aktivite hedefleri açıklandı ve o toplumda yaşayan kişiler eğitimci olarak kullanıldı. Dört ay sonra ihtiyaç duyulursa yüksek riskli gruba metformin eklendi. Yaklaşık 20 bin kişiyi taradık ve 1285 kişiyi seçtik. Seçilenlerin de 307 kişisi kontrol grubuna 295 kişisi de tedavi koluna alındı, 602 kişi üç yıl boyunca randomize edildi . Çalışma şu anda da devam ediyor. Yakın zamanda hem liderlerle hem de kamuoyu ile bu araştırmaların verilerini paylaşacağız.” diye konuştu.
Diyabet ve obezite tsunami gibi
49. Ulusal Diyabet Kongresi 1721 Nisan tarihlerinde Antalya’da gerçekleşti. Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, “Türkiye’nin de içinde bulunduğu, Pakistan’dan Suudi Arabistan’a kadar uzanan Ortadoğu ve Yakındoğu bölgesinde diyabet, hızla artıyor” dedi.
Diyabetin görülme yaşının bölgede 40’lı yaşlardan 20’li yaşlara indiğinin altını çizen Yılmaz, “Diyabet Türkiye’de son 10 yılda yüzde 100 oranında arttı. Ülkemizde 10 milyon kişi diyabetli ya da diyabet riski altında. Türkiye’nin de içinde bulunduğu, Pakistan’dan Suudi Arabistan’a kadar uzanan Ortadoğu ve Yakındoğu bölgesinde diyabet, hızla artıyor. Bu yıl ilk kez kongrede Ortadoğu oturumu düzenleyerek, bölgedeki diyabeti anlamak ve çözüm oluşturmak için neler yapılması gerektiği üzerine tartışıyoruz.” diye konuştu.
Dünya Sağlık Örgütü Diyabet Uzmanlar Komitesi Üyesi Prof. Dr. Samad Shara ise, diyabet ve obeziteyi “tsunami” felaketine benzetti. Diyabetin aslında doğumdan önce başladığına değinen Shara, “Diyabeti olan ya da diyabete eğilimli çocukların doğmasını engellemek için gebelik öncesinde kan şekerine baktırılmalıdır. Hamile kadın hamileliği süresince diyabet açısından kontrol altında tutulmalıdır” diye konuştu.
Shara, Ortadoğu’da diyabetin hızlı artış göstermesinin başlıca sebeplerinden birinin hareketsizlik olduğunu, teknolojinin insanları hareketsizleştirdiğini söyledi.
http://www.medical-tribune.com.tr
Sağlık Haberleri
-
Uyku apnesi nedir?
-
Narkolepsi Nedir?
-
Çiçek Aşısının Keşfi: Tarihte Bir Dönüm Noktası ve Küresel Sağlık Başarısı
-
Çocukluk Döneminin Meydana Getirdiği Sık Görülen Hastalıklar ve Önleyici Sağlık Tedbirleri
-
Salgınların İzinde: Tarihin Dönüm Noktaları ve İnsanlığın Mücadelesi
-
"Kızamık Aşısının Keşfi: Hastalığın Kontrolünde Bir Dönüm Noktası"
-
Siyah Ve Yeşil Çay İçmenin Sağlığımıza Faydaları
-
Beyin ölümü ne anlama geliyor? Bilim, yaşamın sonunu nasıl tanımlıyor?
-
Virüsler hücreler arası iletişimi bozarak bağışıklık sistemini atlatıyor
-
Bağırsak bakterilerinin kilo almayla ilişkisi var mı?
-
Maymun çiçeği virüsü
-
Akciğer Kanseri
-
Kleefstra sendromu del(9q34)
-
Subtelomerik mikrodelesyon sendromları
-
Langer-Giedion Sendromu - Trikorinofalangeal sendrom