Anophelinae Alt Ailesine bağlı Türkiye'de Bulunan Türlere Ait Sucul Evrelerin Ekolojisi
Anopheles türleri yumurtaları su yüzeyine tek tek bırakır. Yumurtalar su yüzeyinde birbirlerine değerek sanki bir dantel gibi beşli ya da altılı gruplar yaparlar. Yumurta inkübasyon (gelişme) süresi yüzey suyunun sıcaklığına bağlıdır. Yumurtaların kuruluğa dayanıklılığı, yaşlarına, türlere ve çevre koşullarına göre değişir (Horsfall, 1955). Erginlerin verimliliği onların büyüklüğüne ve fizyolojik yaşlarına bağlıdır {Shannon and Hadjinicalao, 1941; Bates, 1949; Detinova et al., 1963).
Birinci evre larva, yumurtanın kabuğunu keserek dışarı çıkar. Larvalar zaman zaman su yüzeyine çıkarlar ve burada yüzeye paralel olarak kalırlar. Su içerisinde, suyun yüzey gerilimini kullanarak hareket eden, dört larva evresi ve bir pupa evresi bulunmaktadır. Larvalar dağıtıldıklarında ya da rahatsız edildiklerinde yavaş yavaş su altına doğru yüzerler. Larvalar sekizinci karın segmentlerinde bulunan ve spirakül adı verilen bir çift organlarıyla solunum yaparlar; sifonları yoktur.
Beslenme sırasında larvalar başlarını 180 derece çevirebilirler ve sırtları su yüzeyinde kalır. Larvaların bulunduğu habitat suyu bakteriler tarafından oluşturulan jelatinimsi bir madde ile örtülüdür. Larvalar ağız parçaları yardımıyla bu maddeyi keserek yer ve beslenirler. Anopheles larvalarının temel besin maddesi, mikroorganizmalar ve bakterilerdir {Bates, 1949; Buxton and Leeson, 1949; Horsfall, 1955). Bundan kaynak alan çalışmalar sonunda, larvaların doğal sularında bulunan Bacillus kökenli değişik türlerdeki bakteriler endüstriyel preparat haline getirilmiş ve larva mücadelesinde kullanılmaktadır. Larvalar, her 2 cm2'ye bir larva düşecek şekilde, kalabalık populasyonlar halinde bulunurlarsa, yamyamlık davranışı gösterirler ve salgıladıkları toksinlerden dolayı çok uzun zamanda gelişirler. Bundan dolayı yüksek oranda ölüm görülür (Reisen and Emory, 1977).
Birçok türe ait larvalar durgun ya da çok ağır akan sularda gelişirler. Nadiren akıntılı sularda da tespit edilmişlerdir. Türler, göl kenarlarında, büyük su birikintilerinde ve bataklıklarda, özellikle bitkilenmenin bol olduğu yerlerde bulunmuşlardır. A. maculipennis komplekse ait birçok tür, gölgeli ve temiz, kalıcı,yarı kalıcı, durgun ya da ağır akan sularda saptanmıştır. Bazen küçük geçici habitatlarda da bulunan türler vardır (Weyer, 1939; Bates, 1949; Buxton and Leeson, 1949; Hedeen, 1955; Borob'ev, 1960).
Larvaların gelişimine, suyun fiziksel ve kimyasal özelliklerinin büyük etkisi vardır. Fiziksel özelliklerden; sıcaklık, suyun hareketi ve güneş ışığı kimyasal özelliklerden; tuzluluk, kalsiyum, alkalinite ve nitrojenin bulunuşu larval gelişme oranı üzerine etkilidir.
Gelişme oranı
Sucul evrelerinin gelişme oranı üzerine su sıcaklığının etkisi çok önemlidir. A. maculipennis ve A. sacharovi türlerinin sucul evrelerinin değişik sıcaklıklardaki gelişme süresi Tablo 3'de gösterilmiştir.
Tablodan da görüldüğü gibi sıcaklık yükseldikçe sucul evrelerin gelişme süreleri kısalmaktadır. Böylece, eşik değeri ile en üst sınır arasında kalan sıcaklıklarda pozitif bir ilişki vardır diyebiliriz. Sucul evreler için fotoperyodun da bir etkisinin olmadığını (Vinogradova, 1960) kabul ettiğimizde, sıcaklığın en önemli etken olduğu ortaya çıkmaktadır.
Sıcaklığa bağlı olarak gelişme sürelerindeki değişimin bilinmesinin mücadele çalışmalarının planlanmasında büyük önemi vardır. Mücadele yapılacak alanda, mevsimsel su sıcaklığı değişimlerinin bilinmesi, türlerin hangi mevsimlerde ne kadar zamanda gelişebileceğinin tahmin edilmesini sağlar. Böylece, mücadele programlarının sıklığı bu bilgiye göre planlanabilir. Örneğin, bir alanda su sıcaklığı 25 C ye temmuz ayında çıkıyorsa burada A. sacharovi 'nin yumurtadan ergin oluncaya kadar yaklaşık 14 günde gelişebileceğini anlarız. Böylece mücadele programımızı temmuz ayında 10-14 günlük periyodlar halinde planlamamız, sivrisinek populasyonunu kontrol altına alabilmemiz için yeterli olacaktır. Bu durum, mücadele yapan ekibe zaman, emek ve maliyet açısından yararlar sağladığı gibi, insektisitlerin lüzumsuz kullanılmasını engelleyeceği için doğanın aşırı kirlenmesini de önleyecektir.
Sucul evre ölümleri
Çeşitli etkilerden dolayı, Anopheles türlerinin sucul evrelerinde, doğal ortamda, diğer cinslere ait türlere göre yüksek sayılabilecek ölümler kayıt edilmiştir. Dmitriev and Artemiev (1933), büyük bir havuzda saydıkları 3750 yumurtadan çıkan larvaların % 67'nin 2. evreye, % 40'nın 3. evreye, %25'nin 4.evreye ve %16'nın pupa ve ergin evreye ulaşabildiklerini belirtmişlerdir. Bruce-Chwatt (1985), Anopheles türlerinde sucul evre aşamasında zaman zaman % 90-92.5 oranlarına varan ölümlerin olduğunu bildirmiştir.
Avrupa'nın birçok ülkesinde doğal koşullarda yapılan denemeler sonunda özellikle endüstriyel kirlilik nedeniyle Anopheles türlerinin diğer sivrisinek türlerine göre daha fazla etkilendiğini ortaya çıkarmıştır.
A. maculipennis kompleksin sucul evrelerin ölümlerine ait laboratuvar araştırmalarından elde edilen sonuçlar Tablo 4'de gösterilmiştir. Bu türlere ait ölümlerin sıcaklık değişimleriyle yakın ilgisi vardır ve ölüm oranları türlere göre değişmektedir. A. sacharovi tüm türler arasında sıcaklığa en dayanıklı türdür. Artemiev (1980), Orta Asya'da yapmış olduğu araştırmalarda, bu türün 38-40°C sıcaklıklarda bile bulunduğunu belirtmiştir.
Tuzluluk da larval ölümler üzerine önemli bir faktördür. Eckstein (1936), A, airoparvus için 10000, 5000, 2500, 500, 250, 50 mg/lt tuzlu sularda larval mortaliteyi sırasıyla, % 87, 57, 16, 4, 1 ve 2 olarak bulmuştur. Adana'da yapılan bir çalışmada A. sacharovi larvalarının % 0.8 tuzluluğa sahip habitatlarda yaşayabildiği; ancak, % 1 tuzlulukta 1. evre larvaların tümünün öldüğü belirtilmiştir (Alten, 1989).
Anopheles türleri diğer sivrisinek türlerinde olduğu gibi doğal ortamlarında da birçok düşmana sahiptirler. Bunlar arasında balıklar, kurbağalar, sürüngenler, kuşlar, diğer sucul böcekler, bakteriler, bir hücreliler ve mantarlar sayılabilir. Bunların tümü, diğer çevresel faktörlerin de denetimi altında, larval populasyonların doğal ortamda azaltılması için çalışır.
Verimlilik
A. maculipennis kompleksin verimlilik değerleri Tablo 5'de gösterilmiştir. Bu komplekse bağlı türler, coğrafik bölgelere ve iklimsel koşullara göre değişmekle birlikte, yaklaşık olarak toplam 2500 yumurta oluşturana kadar 10 batım yapabilirler.
Verimlilik kesinlikle dişilerin fizyolojik yaşına bağlıdır. Ayrıca, birçok araştırmacı dişi büyüklüğü ile yumurta sayısı arasında pozitif bir ilişki bulmuştur. İlkbaharın soğuk aylarında, yaz aylarındakilerden daha büyük olan dişiler, bir batımda daha fazla yumurta vermektedirler (Detinova et al., 1963). A. sacharovi 'nin yumurta sayısının haziran ayında ortalama olarak 283'den temmuz ayında ortalama 235'e düştüğü belirtilmiştir (Detinova, 1963). Aynı şekilde bu türe ait aylara göre yumurta sayıları, ağustosta 180, eylülde 132 olmaktadır. Birinci yumurtlama evresinde olan bir dişi, haziran, temmuz, ağustos ve eylül aylarında sırasıyla, 289, 263, 255 ve 180 vermektedir.
Değişik türler için ideal sıcaklık derecesini belirlemek oldukça güçtür. Sıcaklık arttıkça, gelişme oranı artmakta, gelişme süresi düşmekte, buna bağlı olarak ölümde artmaktadır. Ancak, yüksek sıcaklıklarda ergin çıkışı, düşük sıcaklıklara göre daha düşüktür. Benzer şekilde, dişi başına yumurta sayısı da düşmektedir.
Birinci evre larva, yumurtanın kabuğunu keserek dışarı çıkar. Larvalar zaman zaman su yüzeyine çıkarlar ve burada yüzeye paralel olarak kalırlar. Su içerisinde, suyun yüzey gerilimini kullanarak hareket eden, dört larva evresi ve bir pupa evresi bulunmaktadır. Larvalar dağıtıldıklarında ya da rahatsız edildiklerinde yavaş yavaş su altına doğru yüzerler. Larvalar sekizinci karın segmentlerinde bulunan ve spirakül adı verilen bir çift organlarıyla solunum yaparlar; sifonları yoktur.
Beslenme sırasında larvalar başlarını 180 derece çevirebilirler ve sırtları su yüzeyinde kalır. Larvaların bulunduğu habitat suyu bakteriler tarafından oluşturulan jelatinimsi bir madde ile örtülüdür. Larvalar ağız parçaları yardımıyla bu maddeyi keserek yer ve beslenirler. Anopheles larvalarının temel besin maddesi, mikroorganizmalar ve bakterilerdir {Bates, 1949; Buxton and Leeson, 1949; Horsfall, 1955). Bundan kaynak alan çalışmalar sonunda, larvaların doğal sularında bulunan Bacillus kökenli değişik türlerdeki bakteriler endüstriyel preparat haline getirilmiş ve larva mücadelesinde kullanılmaktadır. Larvalar, her 2 cm2'ye bir larva düşecek şekilde, kalabalık populasyonlar halinde bulunurlarsa, yamyamlık davranışı gösterirler ve salgıladıkları toksinlerden dolayı çok uzun zamanda gelişirler. Bundan dolayı yüksek oranda ölüm görülür (Reisen and Emory, 1977).
Birçok türe ait larvalar durgun ya da çok ağır akan sularda gelişirler. Nadiren akıntılı sularda da tespit edilmişlerdir. Türler, göl kenarlarında, büyük su birikintilerinde ve bataklıklarda, özellikle bitkilenmenin bol olduğu yerlerde bulunmuşlardır. A. maculipennis komplekse ait birçok tür, gölgeli ve temiz, kalıcı,yarı kalıcı, durgun ya da ağır akan sularda saptanmıştır. Bazen küçük geçici habitatlarda da bulunan türler vardır (Weyer, 1939; Bates, 1949; Buxton and Leeson, 1949; Hedeen, 1955; Borob'ev, 1960).
Larvaların gelişimine, suyun fiziksel ve kimyasal özelliklerinin büyük etkisi vardır. Fiziksel özelliklerden; sıcaklık, suyun hareketi ve güneş ışığı kimyasal özelliklerden; tuzluluk, kalsiyum, alkalinite ve nitrojenin bulunuşu larval gelişme oranı üzerine etkilidir.
Gelişme oranı
Sucul evrelerinin gelişme oranı üzerine su sıcaklığının etkisi çok önemlidir. A. maculipennis ve A. sacharovi türlerinin sucul evrelerinin değişik sıcaklıklardaki gelişme süresi Tablo 3'de gösterilmiştir.
Tablodan da görüldüğü gibi sıcaklık yükseldikçe sucul evrelerin gelişme süreleri kısalmaktadır. Böylece, eşik değeri ile en üst sınır arasında kalan sıcaklıklarda pozitif bir ilişki vardır diyebiliriz. Sucul evreler için fotoperyodun da bir etkisinin olmadığını (Vinogradova, 1960) kabul ettiğimizde, sıcaklığın en önemli etken olduğu ortaya çıkmaktadır.
Sıcaklığa bağlı olarak gelişme sürelerindeki değişimin bilinmesinin mücadele çalışmalarının planlanmasında büyük önemi vardır. Mücadele yapılacak alanda, mevsimsel su sıcaklığı değişimlerinin bilinmesi, türlerin hangi mevsimlerde ne kadar zamanda gelişebileceğinin tahmin edilmesini sağlar. Böylece, mücadele programlarının sıklığı bu bilgiye göre planlanabilir. Örneğin, bir alanda su sıcaklığı 25 C ye temmuz ayında çıkıyorsa burada A. sacharovi 'nin yumurtadan ergin oluncaya kadar yaklaşık 14 günde gelişebileceğini anlarız. Böylece mücadele programımızı temmuz ayında 10-14 günlük periyodlar halinde planlamamız, sivrisinek populasyonunu kontrol altına alabilmemiz için yeterli olacaktır. Bu durum, mücadele yapan ekibe zaman, emek ve maliyet açısından yararlar sağladığı gibi, insektisitlerin lüzumsuz kullanılmasını engelleyeceği için doğanın aşırı kirlenmesini de önleyecektir.
Sucul evre ölümleri
Çeşitli etkilerden dolayı, Anopheles türlerinin sucul evrelerinde, doğal ortamda, diğer cinslere ait türlere göre yüksek sayılabilecek ölümler kayıt edilmiştir. Dmitriev and Artemiev (1933), büyük bir havuzda saydıkları 3750 yumurtadan çıkan larvaların % 67'nin 2. evreye, % 40'nın 3. evreye, %25'nin 4.evreye ve %16'nın pupa ve ergin evreye ulaşabildiklerini belirtmişlerdir. Bruce-Chwatt (1985), Anopheles türlerinde sucul evre aşamasında zaman zaman % 90-92.5 oranlarına varan ölümlerin olduğunu bildirmiştir.
Avrupa'nın birçok ülkesinde doğal koşullarda yapılan denemeler sonunda özellikle endüstriyel kirlilik nedeniyle Anopheles türlerinin diğer sivrisinek türlerine göre daha fazla etkilendiğini ortaya çıkarmıştır.
A. maculipennis kompleksin sucul evrelerin ölümlerine ait laboratuvar araştırmalarından elde edilen sonuçlar Tablo 4'de gösterilmiştir. Bu türlere ait ölümlerin sıcaklık değişimleriyle yakın ilgisi vardır ve ölüm oranları türlere göre değişmektedir. A. sacharovi tüm türler arasında sıcaklığa en dayanıklı türdür. Artemiev (1980), Orta Asya'da yapmış olduğu araştırmalarda, bu türün 38-40°C sıcaklıklarda bile bulunduğunu belirtmiştir.
Tuzluluk da larval ölümler üzerine önemli bir faktördür. Eckstein (1936), A, airoparvus için 10000, 5000, 2500, 500, 250, 50 mg/lt tuzlu sularda larval mortaliteyi sırasıyla, % 87, 57, 16, 4, 1 ve 2 olarak bulmuştur. Adana'da yapılan bir çalışmada A. sacharovi larvalarının % 0.8 tuzluluğa sahip habitatlarda yaşayabildiği; ancak, % 1 tuzlulukta 1. evre larvaların tümünün öldüğü belirtilmiştir (Alten, 1989).
Anopheles türleri diğer sivrisinek türlerinde olduğu gibi doğal ortamlarında da birçok düşmana sahiptirler. Bunlar arasında balıklar, kurbağalar, sürüngenler, kuşlar, diğer sucul böcekler, bakteriler, bir hücreliler ve mantarlar sayılabilir. Bunların tümü, diğer çevresel faktörlerin de denetimi altında, larval populasyonların doğal ortamda azaltılması için çalışır.
Verimlilik
A. maculipennis kompleksin verimlilik değerleri Tablo 5'de gösterilmiştir. Bu komplekse bağlı türler, coğrafik bölgelere ve iklimsel koşullara göre değişmekle birlikte, yaklaşık olarak toplam 2500 yumurta oluşturana kadar 10 batım yapabilirler.
Verimlilik kesinlikle dişilerin fizyolojik yaşına bağlıdır. Ayrıca, birçok araştırmacı dişi büyüklüğü ile yumurta sayısı arasında pozitif bir ilişki bulmuştur. İlkbaharın soğuk aylarında, yaz aylarındakilerden daha büyük olan dişiler, bir batımda daha fazla yumurta vermektedirler (Detinova et al., 1963). A. sacharovi 'nin yumurta sayısının haziran ayında ortalama olarak 283'den temmuz ayında ortalama 235'e düştüğü belirtilmiştir (Detinova, 1963). Aynı şekilde bu türe ait aylara göre yumurta sayıları, ağustosta 180, eylülde 132 olmaktadır. Birinci yumurtlama evresinde olan bir dişi, haziran, temmuz, ağustos ve eylül aylarında sırasıyla, 289, 263, 255 ve 180 vermektedir.
Değişik türler için ideal sıcaklık derecesini belirlemek oldukça güçtür. Sıcaklık arttıkça, gelişme oranı artmakta, gelişme süresi düşmekte, buna bağlı olarak ölümde artmaktadır. Ancak, yüksek sıcaklıklarda ergin çıkışı, düşük sıcaklıklara göre daha düşüktür. Benzer şekilde, dişi başına yumurta sayısı da düşmektedir.
Parazitoloji
-
Parazitizm tipleri nelerdir ?
-
Parazitlerin vücuda giriş yolları nelerdir?
-
Parazitlerin bulaşma yolları nelerdir ?
-
Parazitliğin (parasitismus’un) çeşitleri
-
TATARCIK MÜCADELESİ
-
Tatarcıkların Biyoekolojisi Üzerine Bilgiler
-
Tatarcıkların Genel Entomolojik Özellikleri
-
Türkiye'de Bulunan Tatarcık Türleri
-
Leishmania ve sağlık açısında önemi
-
TATARCIKLAR ÜZERİNE GENEL BİLGİLER
-
Parazit Vektör Ekolojisi ve İlişkili Faktörler
-
Türkiye'de sıtmanın durumu
-
Avrupa'da sıtmanın durumu
-
Sıtmanın biyolojisi ve epidemiyolojisi
-
Sivrisineklerin Sağlık Açısından Önemi