Lipitler ( Yağlar) Hakkında Bilgi
Lipidlerin Tanımı
Bloor’a göre lipidler, yüksek yağ asitlerini, bunların oluşturduğu doğal bileşikleri ve bunlarla kimyasal olarak bağlanan maddeleri kapsayan doğal bir madde grubudur. Suda çözünmezler. Ancak eter, benzen, kloroform gibi organik çözücülerde çözünürler.Yağ asitlerinin esteridirler veya esterleşebilirler. Canlı organizmalar tarafından kullanılabilirler.
Lipidlerin Önemi
Lipidler önemli depo yakıt maddeleridir. Isısal enerji değeri 9 kCal/g'dır. Karbonhidratlar için bu değer 4.5 kCal/g'dır. Deri altında ve bazı organların çevresinde bulunan yağlar ısı yalıtıcısıdır. Ayrıca çarpmalara karşı koruyucu destek görevleri de vardır. Sinir dokudaki lipid miktarı özellikle fazladır. Nonpolar lipidler elektriksel yalıtıcılar olarak miyelinli sinirler boyunca depolarizasyon dalgalarının hızla yayılmasına olanak sağlarlar. Hücre ve sitoplazmik organellerin membranlarının % 50'si lipidlerden oluşmaktadır. Bazı vitaminler ve hormonlar’ın biyosentezinde lipidler prekürsör olarak gereklidir. Bazı enzimleri aktive ederler. Ayrıca yağda eriyen vitaminlerin hedef doku ve organlara taşınması için lipidler gereklidir. Mitekondrionda elektron taşıma işlevine yardımcı olurlar. Bütün hücrelerde iletişim, tanıma (tür özgüllüğü) ve bağışıklık (doku immunitesi) olaylarında lipidlerin de önemli rolleri vardır.
Yağ Asitleri
Yağ asitleri genel olarak çift karbon sayılı, cis konfigürasyonda, dallanmamış ve düz dincirli (asiklik) monokarboksilik asitlerdir. Az olmakla birlikte doğada trans konfigürasyonda (elaidik asit), tek karbon sayılı (propiyonik asit, valerik asit gibi) ve dallanmış yağ asitleri (tüberkülostearik asit veya laktobasillik asit metil grubu ile dallanma gösteren doymuş yağ asitleridir) ile siklik yağ asitleri (hidnokarpik asit ve şolmugrik asit) yağ asitleri de bulunmaktadır. Yağ asitleri, hidrokarbon zincirdeki bağlara göre doymuş veya doymamış yağ asitleri olmak üzere iki grupta incelenebilir. Doymamış bağların sayısı bir veya daha fazla olabilir ve doymamış yağ asitleri doymuş hale getirilebilir. Doymamış yağ asitleri kolaylıkla okside olabilirler. Özellikle çift bağın sayısının artması oksidasyonu kolaylaştırmaktadır. Metaller, ısı, ışık vb. oksidasyonu hızlandırmaktadır.
Yağ asitlerindeki karbon sayısı 2-34 arasında değişmektedir. Yağ asidi molekülünde karbon sayısı 6 dan az ise “kısa”, 6-10 arasında ise “orta” ve 12 ila daha fazla ise “uzun zincirli” yağ asidi olarak tekrar bir alt gruplandırma oluşturulabilir. Yağ asitleri doğal sıvı ve katı yağlar içerisinde esterler halinde bulunurlar. Ancak plazmada transport şekli olan serbest yağ asidi olarak esterleşmemiş halde bulunmaktadır.
Hayvansal ve bitkisel yağlarda en çok bulunan başlıca doymuş ve doymamış yağ asitleri şunlardır.
Doymuş Yağ Asitleri
Asetik Asit
C2H4O2
CH3 COOH
Propiyonik Asit
C3H6O2
CH3 CH2 COOH
Bütirik Asit
C4H8O2
CH3 (CH2)2 COOH
Kaproik Asit
C6H12O2
CH3 (CH2)4 COOH
Kaprilik Asit
C8H16O2
CH3 (CH2)6 COOH
Kaprik Asit
C10H20O2
CH3 (CH2)8 COOH
Laurik Asit
C12H24O2
CH3 (CH2)10 COOH
Miristik Asit
C14H28O2
CH3 (CH2)12 COOH
Palmitik Asit
C16H32O2
CH3 (CH2)14 COOH
Stearik Asit
C18H36O2
CH3 (CH2)16 COOH
Araşidik Asit
C20H40O2
CH3 (CH2)18 COOH
Behenik Asit
C22H44O2
CH3 (CH2)20 COOH
Lignoserik Asit
C24H48O2
CH3 (CH2)22 COOH
Serotik Asit
C26H52O2
CH3 (CH2)24 COOH
Montanik Asit
C28H56O2
CH3 (CH2)26 COOH
Bunlardan en basit doymuş yağ asidi 2 karbona sahip asetik asittir. 2, 3 ve 4 karbonlu yağ asitleri olan asetik asit, propiyonik asit ve bütirik asit'e “uçucu yağ asitleri” denir ve bunların ruminant metabolizmasında önemleri büyüktür. Palmitik ve stearik asitler hayvansal lipidlerde en çok bulunan yağ asitleridir.
Doymamış Yağ Asitleri
Palmitoleik Asit
C16H30O2
CH3(CH2)5 CH = CH(CH2)7 COOH
Oleik Asit
C18H34O2
CH3(CH2)7 CH = CH(CH2)7 COOH
Linoleik Asit
C18H32O2
CH3(CH2)4 CH = CHCH2CH = CH(CH2)7 COOH
alfa -Linolenik Asit
C18H30O2
CH3CH2CH = CHCH2CH = CHCH2CH = CH(CH2)7 COOH
Araşidonik Asit
C20H32O2
CH3(CH2)4CH=CHCH2CH=CHCH2CH=CHCH2CH=CH(CH2)3COOH
Oleik asit doğada en yaygın bulunan yağ asididir. Bilinen tüm doğal yağların ve fosfolipidlerin hepsinde oleik asit saptanmıştır. Hayvansal lipdlerde en çok bulunan doymamış yağ asitleri palmitoleik, oleik, linoleik ve arahidonik asitlerdir
Esansiyel Yağ Asitleri
Hayvansal organizmada ancak bir tek çift bağlı yağ asitleri sentezlenebilmektedir. Birden fazla doymamış bağa sahip olan linoleik, alfa -linolenik ve arahidonik asitler hayvansal organizmada sentez edilemez ve mutlaka dışarıdan alınması gereklidir. İşte organizmada sentezlenemyen ve besinlerle/rasyonla birlikte alınması gerekli olan linoleik, linolenik ve araşidonik asitlere, esansiyel yağ asitleri denir. Bu yağ asitlerinin organizmaya yeterli miktarlarda alınamaması sonucunda büyüme durur, dermatitis oluşur. Böbreklerde harabiyet ve hematüri (kan işeme) görülür. Esansiyel yağ asitleri verilirse bu belirtiler kaybolur.
Linoleik asit mısır yağı, yer fıstığı, pamuk yağı ve soya fasülyesi yağı gibi tohum yağlarında, linolenik asit ise bunların dışında keten tohumu yağında bulunmaktadır. Arahidonik asit ise aynı kaynaklarda, ancak yer fıstığı yağında daha fazla miktarda bulunmaktadır.
Genel manada hepimizin şahit olduğu olaylardan birisi, sobanın içerisinde yanan kömürü gözlemek olmuştur. Kömürün yanma olayı ise aklımızda bir çok soru ve sorunların cevaplanması gerektiği ifadesini beraberinde getirmiştir. İşte bu soru ve sorunlar yüzyıllar boyunca araştırmacıların aklını kurcalamış ve bunlara cevap aramışlardır.
Yanma nedir? Neden gerçekleşir? Daha hızlı yanma var mıdır? Bu gibi sorular yüzlerce yıl boyunca bilginlerin ve bilgin olmayan insanların kafasını kurcalamıştır. Daha önceki yıllarda bilinen tek enerji modelinin ateş olduğu bulunmuş, ancak bu enerji şeklidir diye ifade edilmemiştir. Bu enerji insanların ısınmasında, yemek yapmasında, metalleri eritmesinde faydalı olmuş; ancak olayın matematiksel boyutu ve bilimsel nicelik ile nitelik bulguları yıllarca gizem olmayı sürdürmüştür.
Termodinamik adı verilen temellerin yerli yerine oturmaya başlaması ile beraber yanmanın açıklamaları da matematiksel olarak boyut kazanmaya başlamıştır. Yanmanın genel ifadeler içerisinde oksijen ile yanıcı bir maddenin birleşme reaksiyonu olduğu ifadesi; olayın oluşturduğu soru işaretlerinin bir kısmını çözmek için yeterli olmuştur. Bu ifade sonucu sobada bulunan ve bir karbon izotopu olan kömür , oksijen ile birleşerek yanma adı verilen enerji oluşumunu gerçekleştirmektedir. Bu olay sonucunda ise borulardan çıkan karbon integrali maddeler ve sobanın dibinde kalan kül oluşmaktadır.
Burada karbon integrali adını verdiğim şeyler arasında karbonmonoksit ve karbondioksit en önemlileridir. Netice itibari ile bir karbon izotopu olan kömürün oksijen ile birleşmesi sonucu, enerji ve artık maddeler oluşmaktadır.
Bizim sobada kömür yakmamızın temeli ise, bir organizma olan bizim yaşamımızı sürdürmemiz ve vücutta bulunan proteinlerin ve buna bağlı olarak enzimlerin optimal düzeyde tutulmasını sağlamak içindir. Ancak bizim yaşamamız için sadece ısı yeterli değildir. Bizim yaşamamızı sağlamak için daha önemli olan faktör kendi enerjimizi sağlamak için organik bileşik kullanmamızdır. Kullanacağımız bu organik bileşikleri ise üç grupta sınıflandırabiliriz: Karbonhidratlar, proteinler ve yağlar. Bu üç organik molekülde temelinde aynı amaç için vardır, bu ise canlılığın devamını sağlamaktır. Bu organik bileşiklerin oluşumu ise yine organik varlıklarda gerçekleşmektedir. Böylece bu bileşiklerin temelde üreticiler adı verilen bitkilerden, tüketicilere ve oradan ayrıştırıcılara uzanan döngülerinden bahsetmemiz mümkün hale gelmektedir.
İnsan vücudu bu bileşikleri enerji amacı için kullanırken önce karbonhidratları ve sonra yağları tercih etmektedir. Halbuki yağların enerji miktarı fazladır, ancak yanması zor ve uzun olduğu için, daha kolay yanan karbonhidratlar öncelikte birinci sırada yer almaktadır. Ancak yağ dediğimiz moleküller sadece enerji için değil; organizmanın deri altında ve organlar arasında bulunması ile onu soğuktan ve mekanik etkilerden koruması ile dikkate değer öneme haiz olduğu gerçeğini defalarca vurgulamaktadır.
Burada enerji modellemesinde ilk önce karbonhidratların ve daha sonra yağların ve en sonunda da proteinlerin kullanılmasını soba örneği ile açıklamak isterim… Kömürün enerjisi fazladır, ancak siz odun yakmadan kömürü yakamazsınız; aynı şekilde yağların enerjisi çoktur, ancak karbonhidratlar bitmeden onları yakmanız mümkün değildir. Eğer vücut proteinleri enerji için yakıyorsa artık o vücut ölüyor demektir, buda çürümüş soba gibidir.
Yağ molekülleri genel manada karbon, hidrojen ve oksijen atomlarından oluşmaktadır. Bazı yağ moleküllerinde ise bu maddeler yanında fosfor ve azotta bulunmaktadır. Yağların yapısındaki hidrojen miktarı diğer organik bileşiklerinden daha fazladır, bu nedenler enerji miktarı daha fazladır.
Yağlar suda ya hiç çözünmez ya da çok az çözünürler. Aseton ve eter gibi organik çözücülerde çözünürler.
Yağlar genel olarak dört grupta incelenir: Yağ asitleri, steroidler, fosfolipitler, steroidler ve nötral yağlar.
Bunlardan yağ asitleri en basit lipidler olup uzun karbon zincirlerinden oluşmuştur. Karbonlar arasında bağlar tekli ise doymuş yağ asitleri, çiftli bağlar varsa doymamış yağ asitleri adı verilir. Doymamış yağ asitlerinin yüksek sıcaklık ve basınç altında hidrojene tabi tutulması sonucu margarinler elde edilir.
Steroidler halkalı yapıya sahip olup, zarların yapısına katılır. Ayrıca steroidler vitamin ve hormon olarakta görev yaparlar.
Fosfolipidler adı verilen yağlar ise fosfor içerip, zarların yapısına katılırlar.
Nötral yağlar ise yağların depo şeklidir ve bir gliserol molekülüne üç yağ asidinin bağlanması sonucu oluşmaktadır.
Biyokimya
-
Serum Enzimlerini Tayin Yöntemleri
-
Fosfatazlar (Alkali fosfataz= ALP)
-
Transferazlar
-
Transaminazlar
-
Enzimlerin Görev, İşlev ve Özellikleri - Enzimlerin İsimlendirilmesi
-
Kanda Bilirubin
-
Serum Proteinleri
-
Fosfolipidler
-
Trigliseridler
-
Kolesterol Nedir?
-
Kan Lipitleri Nelerdir?
-
Kan Şekeri Nedir?
-
Araşidonik Asit (ARA) Nedir?
-
Lizozim enzimleri
-
Lizozim: İlk Antibiyotik