Antibiyotiklerin Sonu: Süper-mikrop ordusu ile mücadele edebilecek ilaçlar tükeniyor.
Ocak ayında, Kolombiya Üniversitesi New York Irving Tıp Merkezinde 4 farklı kişinin alışılagelmiş bir bağırsak bakterisi olan E. coli’nin olağan dışı versiyonu nedeniyle hastalandığını ortaya çıkardı. Her ne kadar bu haber medyanın dikkatinden kaçmış olsa da, bulaşıcı hastalıklar uzmanlarının çevresinde ses getirdi.
Aslında, E. coli yaygın bir bakteridir ve yaşadığı bağırsakta iyi huyludur-zararsızdır, fakat marul, kıyma ve kan dolaşımımız gibi yanlış yerlerde yaşarsa ölümcül bir hal alabilir. E.coli enfeksiyonuna karşı antibiyotikler etkisiz kaldığında hastaların neredeyse yarısı iki hafta içinde ölür.
İşte tam da bu yüzden Columbiya E.coli bu kadar endişe verici ve üzücü. Son on yıl boyunca, E.coli ardı ardına bir antibiyotiğe direnç geliştirmiştir. Enfekte olmuş bazı hastalar için son umut Colistin isimli antibiyotiktir. Colistin, böbrek ve beyin hasarını içeren, potansiyel yan etkileri olan zehirli bir maddedir Columbia E. coli MCR-1 gen mutasyonuna sahipti bu da Colistin’e karşı dirençli olduğunu gösterir.
Rodolfo Parulan Jr/Getty
Massachusetts Hastanesi enfeksiyon kontrol birimi şef yardımcısı Erica Shenoy konuya ilişkin şöyle diyor: “Bir sonraki antibiyotik için raflara bakıyoruz ve orada hiçbir şey yok.’’
1942 yılında gece kulübü yangınındaki 13 kurbanın hayatını kurtarmak için Boston Hastanesinde Penicillin (Penisilin) olarak isimlendirilen ilaç hiç düşünmeden kullanıldı ve o günden beri medikal araştırmacılar tarafından 100’den fazla yeni antibiyotik keşfedildi. Hepsine ve her birine ihtiyacımız vardı-bu antibiyotikler yeterli değildi. İlaçlara karşı dirençli Staphylococcus, Enterobacteriaceae ve Clostridium difficile suşları sürekli olarak antibiyotikleri alt etmiş; konuyla ilgili bir çalışmada 2007 ile 2015 yılları arasında antibiyotiklere dirençli enfeksiyonlar sebebiyle oluşan ölüm sayısının beş misli arttığı ortaya çıkmış. Yakın zaman önce, New York ve Chicago’daki hastanelerde Candida auris mantarının tedaviye dirençli versiyonları tespit edilmiş ve enfekte olan hastaların yarısı ölmüş.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin raporuna göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl majör antibiyotiklere dirençli bakteri veya mantar sebebiyle 2 milyon kişi hastalanmış ve bu insanların 23,000’i ölmüş. Enfeksiyon Kontrol ve Epidemiyoloji Uzmanları Derneği başkanı Karen Hoffmann, "Muhtemelen gerçek sayı çok daha fazladır." "Bizim multi-dirençli organizmalar için iyi bir raporlama sistemimiz yok, bu nedenle gerçek verileri bilmiyoruz" diyor. Çalışma sonuçlarına göre, Amerika Birleşik Devletleri sağlık sistemine bu hastaların tedavi maliyeti yıllık 3 milyar dolar
KATERYNA KON/SCIENCE PHOTO LIBRARY
Bu korkunç gidişatın daha da hız kazanacağı ön görülüyor. Dünya Sağlık Örgütü tahminlerine göre, 2050 yılında ilaca dirençli mikroplardan kaynaklı ölüm oranının yıllık 700,000’den 10 milyona ulaşması bekleniyor. Bu noktada insanların ana ölüm sebebi olarak bilinen kanser, kalp krizi ve diyabeti geride bırakmış olacaktır. Antibiyotik keşfedilmeden önce, küçük bir kesik, diş çürüğü veya rutin basit bir cerrahi işlem hayati tehlike oluşturan bakteriyel bir enfeksiyona sebep olabiliyordu. “Mucize ilaç” olarak tanımlanan Penisilin ve diğer antibiyotikler her şeyi değiştirdi, yıllarca sayısız yaşamlar kurtuldu. Fakat mucize ilacın ömrü bitiyor gibi görünüyor.
Doktorlar büyük salgınları önlemek umuduyla ilaca dirençli bu mikroorganizmaların nasıl tanımlanıp nasıl izole edileceği konularında çalışıyorlar. Doğru antibiyotik kullanımı ile dirençli suşların gelişimini yavaşlatmaya çabalıyorlar. Bu strateji bize sadece biraz zaman kazandıracak. Şu anda, hastanelerde en fazla etkilenenler en yaşlı ve en güçsüz hastalar, fakat risk yayılıyor. Boston Tufts Tıp Merkezi bulaşıcı hastalıklar uzmanı Helen Boucher "İlaç almamış, idrar yolu enfeksiyonu ve cilt enfeksiyonu olan genç insanlar görüyoruz. Organ nakli ve protez gibi rutin cerrahi işlemleri bile yapamayabiliriz. Hepimiz bu konuda endişelenmeliyiz" diyor.
Tıp uzmanları enfeksiyonla baş edebilmek ve dirençli mikropları öldürebilmek amacıyla farklı stratejiler üretmek için çalışıyor ve farklı yöntemler deniyorlar. Genomik ve diğer alanlarda elde edilen bilgileri mikropları öldürmek için yeni teknolojiler geliştirmekte kullanıyorlar. Hastaneler ve diğer yayılma alanlarını inceliyorlar, vücudumuzdaki, doktor klinikleri ve hastanelerdeki bakterileri inceleyip stratejik çalışmalar yapıyorlar. Alternatifler umut verici ama uzak…
Massachusetts Üniversitesi ilaç-direnç araştırmacısı Margaret Riley, "Diğer yaklaşımlara büyük yatırımlar yapmalıyız ve bunu 15 yıl önce yapmış olmamız gerekiyordu" diyor.
ROMAIN LAFABREGUE/AFP/Getty
Yeni Mikrop-Avcıları İlaç direnci sorununda mikroplar endişe verici bir hızla yeni türlere dönüşüyorlar. Bir insan yavrusunun çoğalabilecek olgunluğa ulaşabilmesi için en az 15 hatta daha fazla süreye ihtiyacı vardır oysaki E.coli gibi bir mikrop her 20 dakikada bir üreyebilir. İnsanoğlunun milyonlarca yıl süresince kazanacağı değişimi birkaç yıl içinde kazanabilirler. Bu evrimleşme ilaçlara karşı direnç sağlayan genetik özellikleri de içermektedir. Dirençli mikroplar geliştirmek için insan vücudu mükemmel bir laboratuvar alanıdır. Mass General'dan Shenoy bu konuda şöyle bir ifade kullanmış: "Yapılan çalışmalarda, yeni bir antibiyotik kullanıldığında ilk dirençli mikrobun yaklaşık bir yıl sonra ortaya çıktığını görmeye başladık."
Eczacılıkta mikropların direnç kazandığı antibiyotiklerin yerine konulabilecek çok az seçenek var. Çünkü yeni bir antibiyotiğin kullanıma hazır forma gelmesi yaklaşık 10 yıl sürüyor ve ortalama 2 milyar dolar bir bütçe gerekiyor. Konuyla ilgili olarak Baltimore Johns Hopkins Bayview Tıp Merkezi Bulaşıcı Hastalıklar bölüm şefi Jonathan Zenilman "Yeni bir antibiyotiğe sahip olmanın amacı, antibiyotiği mümkün olduğunca kısa süreli ve az sıklıkta kullanmak olacaktır. "der. "Bunun gibi bir pazar için neden bir ilaç firması ilaç geliştirmek istesin?"
Tıp alanındaki araştırmacılar şimdi diğer yaklaşımları araştırıyorlar. 1990’larda Riley Harvard virüslerin bakterileri, bakterilerin birbirlerini öldürmesi konusunda çalışmalarına başladı. 2000 yılında bir meslektaşı tesadüfen kendisine bu çalışmanın insan sağlığı üzerinde bir uygulaması olup olmadığını sordu. Riley bu soruya şöyle yanıt verdi: " Hiç aklıma gelmedi. Ama birden benim için jeton düştü!!."
Riley geçen 20 yıl boyunca virüslerin savaş stratejilerini insanlardaki dirençli enfeksiyonlar sorunu üzerinde uygulamak için çalışmalar yaptı. Proaktif protein içinde sarılı genetik materyalin ana parçası "faj" olarak adlandırılır. Fajlar bakterilerin hücre duvarını parçalayarak genetik materyaline ulaşır ve bakteri genetik mekanizmasını virüs üretimine dönüştürür. Riley aynı zamanda, bakterilerin bazen beslenme yarışında diğer rakip bakterileri nasıl öldürdüğünü anlamak için de çalışmalar yaptı. Bir bakteri kolonisi bazen rakibini ortadan kaldırarak kendisine yol açar. Bunu yapmak için "bakteriyosin " olarak isimlendirilen zehirli proteinler üretir.
Riley’in hedefi yalnızca tehlikeli bakterileri öldürmek değil aynı zamanda yararlı olan bakterileri korumayı amaçlıyordu. Riley her birimizin vücudunda kabaca 400 trilyon bakteri yaşadığını ve bunların büyük çoğunluğunun zararsız veya faydalı olduğunu söylüyor ve bu bakterilerin yalnızca %10 binde birinin potansiyel zararlı bakteri olabileceğini belirtiyor. Penicillin, Ciprafloxacin ve Tetracycline gibi en çok reçete edilen geniş spektrumlu antibiyotikler kullanıldığında bakteriler arasında iyi huylu kötü huylu olarak ayrım yapmaz tüm bakterileri öldürür. Bu da sadece dirençli bakterilerin oluşmasına yardımcı olmakla kalmaz aynı zamanda hastalar için de sorunların oluşmasına sebep olur.
Riley, "Antibiyotik kullanımı H-bombası (hidrojen bombası) fırlatmak gibidir. Vücutta bulunan tüm bakterilerin %50 veya daha fazlasını öldürürsünüz, sağlıklı bakteri eksikliğinin obezite, depresyon, alerji ve diğer problemler ile bağlantılı olduğu belirlenmiştir" diyor. Diğer taraftan normal floraya zarar vermeden veya ilaca dirençli bakterilerin oluşmasına yardımcı olmadan, insanda enfeksiyona sebep olan bakteri kolonisinin yok edilmesi için fajlar ve bakteriyosinlerin kullanımı düzenlenebilir.
Portland, Maine’de ImmuCell isimli biyoteknoloji firması ineklerin meme iltihabını tedavi etmek için bir bakteriyosin geliştirdi. İneklerin memesinde oluşan bu enfeksiyon sebebiyle mandıra endüstrisi zararının yıllık 2 milyar dolar olduğu belirlenmiştir. Riley, fajların ve bakteriyosinlerin hemen hemen her tür insan mikrobiyal enfeksiyonu için uyarlanabildiğini ve yeni dirençlerin oluşma riskinin az oluğunu söylüyor. "Bunlar 2 milyar yıl önce evrimleşmiş kararlı ve güçlü öldürme mekanizmalarıdır." diyor.
Polonya, Gürcistan ve Bangledeş’te faj yöntemiyle yapılan tedavinin birkaç klinik uygulaması başarılı sonuçlanmıştır. Batıda ayak ülserleri için başarılı faj tedavisi denemeleri yapıldı. Riley, kistik fibrozis hastalarında multi-dirençli tüberküloz ve diğer pulmoner enfeksiyonlarının biri ya da daha fazlasının önümüzdeki birkaç yıl içinde deneme çalışmalarına dahil olacağını ifade ediyor. Riley, bu alternatif çalışmalar için Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin 2 milyar dolar bütçe desteği sözü verdiğini ama bu miktarın yeterli olmadığını söylüyor.
Kanser araştırmacıları bağışıklık sistemini güçlendirebilecek geniş çaplı ilaçlar için çalışmalar yapıyor. Bu immüno-terapiler zayıf düşmüş hastalarda dirençli mikropların yok edilmesinde umut olabilir. Araştırmacılar, inek ve diğer hayvanlarda insan antikorları ürettiler. Elde edilen bu antikorlar hastalara enjekte edilebilir özellikte. Boston Harvard Brigham kadın hastanesinde ilaç direnci olan acil bölümündeki bir hastanın hayatını kurtarmak için antikor ve antibiyotik karışımı enjekte edildiği bildirilmiş fakat tedavi sonucu paylaşılmamış. Bunun dışında enfekte olmuş hastalardaki denemeler çok az sayılarda kalmış. Aynı zamanda, araştırmacılar dirençli stafilakok enfeksiyonları ve diğer dirençli bakterilere karşı aşılar üzerinde çalışmalar yapıyorlar ama tüm bunlar sadece araştırma aşamasında. Farmington, Connecticut’daki UConn Sağlık ve Tıp Merkezi enfeksiyonu önleme bölüm şefi David Banach "Bu antibiyotiksiz tedaviler hala araştırmaların ilk aşamalarında. Fakat bizler yeni yaklaşımları düşünmeye devam etmeliyiz" diyor.
Problemin aciliyeti ve önemine bakıldığında ümit veren çözümler için neden deneme çalışmalarına veya uygulanabilirliğe doğru yol alınamıyor sorusu akla geliyor? Tufts' Boucher “Çünkü bu noktada işin içinde bir miktar para var.” diyor. Hükümet araştırmalara milyarca para harcadı fakat yapılan araştırmalarda elde edilen sonuçlar ilaç ve cihaz üretimi için kullanılmadı ticari forma dönüşmedi. Boucher, ilaç firmalarının milyonlarca insan tarafından kullanılmayacak ya da doz başına onbinlerce dolar gelir getirmeyecek olan bir ilaçtan kar etme beklentilerinin az olduğunu söylüyor. “Ekonomik model bozuk” diyor.
Mikropların Yönetimi Antibiyotikler işe yaradığında gerçekten mucize ilaçlar olarak kabul edilse de şuan içinde bulunduğumuz sorunun kaynağı da antibiyotikler, çünkü tıp antibiyotiklerin işlevine çok inandı. Doktorlar her bir boğaz ağrısı ve idrar yolları enfeksiyonları için antibiyotik reçetesi yazıyor. Cerrahlar ise operasyon sonrası enfeksiyonları önlemek için antibiyotik kullanırlar. Antibiyotikler işe yaramamaya başlayınca tıp uzmanları mikropları yok etmek için çok yönlü stratejiler ile geliyorlar.
Olası salgınların tezcanlı bir şekilde tanımlanarak bunlara ekstra önlemler ve hedefe yönelik antibiyotiklerle karşılık verilmesi salgınları önleyebilir ya da yavaşlatabilir. Geliştirilmekte olan yeni testler ile sağlık çalışanları, hastalardaki veya hastanın etrafında bulunan herhangi bir bakteri genini hızlıca ve ucuz bir şekilde tanımlama imkanına sahip olabilecek. Shenoy. "Kapının önünde yürüyen her hastada, her organizma için moleküler tarama yapamayız. Bu samanlıkta iğne aramak demek, fakat eğer yüksek riskli hastaları yeterince hızlı tarayabilirsek, yerinde ve doğru bir aksiyon alabiliriz" diyor. 150 yıl önce bakteriyel salgınların tanımlanması için geliştirilen standart tekniklerde mutlaka bir gelişme olacaktır.
Enfeksiyon uzmanları, dirençli virüsler oluştuğunda bunların hasta popülasyonuna yayılması yerine bunları zaptetme konusunda hastanelerin daha iyi bir iş çıkarmasına odaklanıyorlar.
Amerika Birleşik Devletlerinde tüm hastaların yaklaşık %5’i hastane kaynaklı enfeksiyona maruz kalıyor. Nasıl olduğunu görmek zor değil. Hastanelerde bağışıklık sistemi düşük, hasta ve yaralı pek çok insan bir arada bulunuyor.
Johns Hopkins' Zenilman gayri resmi bir anket yaptı bu çalışma sonucunda ankete katılan hastaların yarısından çoğunda enfeksiyon kaynağı olan ortak bir tür implant olduğunu buldu. "Günümüzde hastanelerdeki hastalar tarihte görüldüğünden çok daha hasta" diyor. Hoffman Enfeksiyon Kontrol ve Epidomiyoloji Uzmanları Birliği "Yapılan araştırmalar hastanelerin yaklaşık yarısının doğru güvenlik önlemlerini yerine getirmediğini gösteriyor. Bu bizim en büyük mücadelemizdir" şeklinde konuyla ilgili açıklama yapmış.
Hastaneler farklı yöntemlere gitmeye başladılar. Çoğu duvarları dezenfekte etmek için robot şeklindeki ultraviyole ışıkları kullanıyor (Ultraviyole ışık insan sağlığına zararlı olduğu için odalar boş olmak zorunda). Şikago’nun güneyindeki Riverside Tıp merkezinde Xenex isimli firmaya ait 2 robot ile her gün otuzdan fazla oda dezenfekte ediliyor.
Şayet bakteriler masaüstü ve giysiler gibi yüzeylere tutunamaz ise hastanelerin temizlenmesi daha kolay olacaktır. Kolorado Eyalet Üniversitesi biyomedikal mühendisliği bölümünden Melissa Reynolds, yeni bir bakteri direnç materyali geliştirdi. Sağlık çalışanlarının giysileri ve diğer hastane malzemeleri ve yüzeyleri eğer en başta mikrop almamış olsaydı dezenfeksiyona ihtiyaç olmayacaktı. Reynolds cerrahi hastalarının arterlerinin açık kalması için pıhtılaşmayı önlemenin yolları üzerine araştırmalar yapıyordu. Bakır nanokristalleri ile kaplama yapıldığında kan hücrelerinin yüzeylere tutunmadığı görüldü. Melissa aynı zamanda bakterilerin de nanokristal kaplamalara tutunmadığını tespit etti. Bunun üzerine laboratuvardaki öğrencilerinden birinde aydınlanma oldu ve “buldum” dedi! Bakterilerin kumaşa tutunmasını önlemek için neden nanokristal çözeltisi içine batırmıyoruz? Reynolds, "Güçlü antibiyotik özelliğine sahip yeni materyaller keşfediyorduk. Bu durum bizi yeni yönlere götürüyor" diyor.
Bakteri geçirmez giysi fikri şu ana kadar test aşamasında kaldı. "Nanokristal solüsyonu ile muamele edilmiş kumaşı tekrar tekrar bakteri ile maruz bıraktık ve kumaşın üzerine yapışmış herhangi bir mikrop bulamadık," diyor. "Hala mekanizma üzerinde çalışıyoruz ama diğer tüm farklı bakteriler üzerinde işe yaradığını biliyoruz." Reynolds nanokristallerin az bir maliyet ile üretim sürecine dahil edilebileceğini kanıtlamak için çok büyük bir medikal tedarik firması ile işbirliği yaptı. Şuanda kristalleri, paslanmaz çelik içeren materyaller, boya ve plastik malzemeler gibi hastanelerde kullanılan diğer malzemelere uygulamak için araştırmalar
yapıyor. Bu yöntem ile muamele yapılan malzemelerin geleneksel yollarla dezenfekte işlemine göre çok daha uzun süre bakteriden uzak olacağını söylüyor.
Bakteriler için bir diğer mücadele aracı lazerler. Purde Üniversitesi biyologlarından Mohamed Seleem ve çalışma arkadaşları kan örneklerindeki bakterileri farklı renklerde lazer ışığı ile tespit edip etkisiz hale getirmek için çalışmalar yaptılar. Bu çalışmalarında, ilaca dirençli bakteriler mavi lazer ışığı ile temas ettiğinde birkaç saniye sonra rengin beyaza döndüğünü tespit ettiler. Bu “foto-bleached” (ışıkla beyazlatılmış) mikropların bir kısmı ölürken diğer kalanların ise antibiyotiklere karşı dirençleri azalmış. Mavi ışık bakteri dış zarına zarar veriyor. Seleem "Sadece belirli pigmentleri etkiliyor, sonuç olarak diğer hücrelere zarar vermez" diyor.
Seleem ve çalışma arkadaşları diğer dirençli mikropları hedef almak için gerekli lazer ışığı tonlarını bulmak ve ayarlamalarını yapmak amacıyla çalışmalar yapıyorlar. Eğer başarılı olurlarsa, sağlık çalışanları el feneri boyutundaki bir lazer ile hastaların ciltlerindeki tehlikeli bakterileri güvenli bir şekilde öldürebilecekler veya hastaneler ile doktor kliniklerini dezenfekte edebilecekler. Beraberinde sağlık çalışanlarının enfeksiyonu yaymasını önlemek amacıyla giysilerine ve ciltlerine de ışık uygulanabilir. İş arkadaşları klinik denemeleri uyarlamak için çalışıyorlar. Işık yönteminin kullanılabileceğini öngörüyor. Kan dolaşımını bir cihaz üzerinden sağlayıp bu esnada ışık uygulayarak olumlu sonuç alınabileceğini düşünüyor. " Hastanın kanını alıyor, steril ediyor ve tekrar hastaya geri veriyorsunuz" diyor.
Süper-Mikropları Yavaşlatmak İlaç endüstrisi tüm antibiyotikleri bırakmış olsa da, araştırmacılar yeni bir antibiyotik bulma umutlarını devam ettiriyor. Alexander Fleming 1982 yılında tatilden döndüğünde Londra’daki laboratuvarının açık bıraktığı penceresinin önünde büyüyen tuhaf görünümlü küfü bulmasıyla birlikte antibiyotik devrimi başladı. O günden beri araştırmacılar bakterileri yok etmek için doğanın her bir köşesine daha güçlü antibiyotikler bulmak için bakınıyorlar. Son dönemde dirençli bakteriler için ölümcül ama insan sağlığına zararsız yeni kayaklar üzerinde çalışılıyor. Böcekler, genç balıkların üzerindeki sümüksü sıvılar, deniz yosunu, İrlanda’daki zengin arsenik kaynakları ve hatta Mars toprağı bu kaynakların en önemlilerini oluşturuyor. Hollanda Leiden Üniversitesi’nde bir ekip yeni bir antibiyotik üretimi için yapay bir bakteri oluşturmayı deniyor.
Doktorlar şuan sahip olduğumuz yeni dirençli suşların gelişimini yavaşlatarak antibiyotikleri en iyi şekilde kullanmayı deniyorlar. Bunun uluslararası boyutta yapılması zorunlu çünkü dünyanın bir yerindeki dirençli mikroplar başka bir yerden yol alıyorlar.
UConn's Banach U.S verilerine göre gelişmekte olan ülkeler ortaya çıkan bakteriyel tehditler için kaynak oluşturmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre, dünyada çoğu antibiyotik eczanelerde reçetesiz satılıyor, 2000-2015 yılları arasında küresel antibiyotik kullanımı %65 artış göstermiş. Ortaya çıkan dirençli mikroplar milyonlarca yolcunun bağırsaklarında tüm dünyayı dolaşıyor. "Bu ülkelerdeki aşırı antibiyotik kullanımı etkisi, yaşam ve çevre koşullarının yanı sıra tüm dünyaya dirençli organizmaların dağılımı kolaylaşıyor." diyor.
Antibiyotik direncinin ortaya çıkmasında hastaların da rolü var. Küçük bir soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyonu veya yavaş iyileşen yaralar için antibiyotik vermesi için doktorlara baskı yapıyorlar. Massachusetts halk sağlığı ofisi görevlileri 10 yıldan fazla süredir halkı ve hekimleri antibiyotik kullanımı konusunda bilinçlendiriyor ve rahatlatıyorlar. Dört yıllık periyod içinde reçetelerde %16 düşüş görüldü.
Bu kolayca öngörülebilir krize on yıl ya da daha öncesinde müdahale etmeyi becerememizin maliyeti büyük ihtimalle şiddetli hastalık ve ölüm dalgasının yayılması olacaktır. Ebola virüsünün sebep olduğu katliam gibi bir salgın olmayacak. Fakat dirençli enfeksiyonlar bizleri daha fazla etkilemeye başlayacak. Bugün, hükümet, tıp ve sanayi Columbia E. coli gibi çok dirençli enfeksiyonlar ile savaşabilmek amacıyla yeni yaklaşımlar bulmak için büyük çaba göstermiş olsa bile – ki buna yaklaşmış bile değiller- on yıl veya daha daha uzun sürede sonuç alınmayacaktı.
Rukiye Varol Canoğlu
Kaynak: David H. Freedman
https://www.newsweek.com/2019/05/31/death-antibiotics-running-out-effective-drugs-fight-superbug-army-1423712.html
Mikrobiyoloji, Parazitoloji ve Viroloji
-
Mısır Mumyalarındaki Bakteri ve Virüsler Hastalığa Yol Açabilir mi?
-
Neandertal Kemiklerinde Bilinen En Eski İnsan Virüsleri Keşfedildi
-
Mısır Mumyaları Sıtma, Parazitik Kurtlar ve Bitlerle Dolu
-
Araştırmacılar yeşil algler ve bakterilerin birlikte iklimin korunmasına katkıda bulunduğunu ortaya koyuyor.
-
Bilim İnsanları Kretase kehribarında hapsolmuş endoparazit deniz tenyasını keşfettiler.
-
Saç Bitleri, Amerika’ya İlk İnsan Göçleriyle Birlikte Yayılmış
-
E. coli'de ısı şoku tepkisinin altında yatan yeni mekanizmanın ortaya çıkarılması
-
Parazitlerle Enfekte Olmuş 200 Milyon Yıllık Dışkı Fosili Bulundu
-
"Virüsler ve Sağlığımız: Viral Hastalıkların Altında Yatan Gerçekler"
-
Sibirya’da Bulunan 46.000 Yıllık Yuvarlak Kurtlar Canlandırıldı
-
Virüsler hücreler arası iletişimi bozarak bağışıklık sistemini atlatıyor
-
Sıcağı seven deniz bakterisi, asbestin zehirleyici etkisini yok edebilir
-
Bağırsak bakterilerinin kilo almayla ilişkisi var mı?
-
Maymun çiçeği virüsü
-
C. elegans solucanlar zehirlenmekten nasıl korunuyor?