BİTİRME TEZİ
1980’lerin başında geliştirilen rekombinant teknoloji, deoksiribonükleik asit (DNA) kullanarak hormon üretim yöntemidir. Bu yöntemin keşfinden önce hormonlar sadece postmenopozal kadınların idrarından elde edilir ve saflaştırılırdı. Bu teknoloji, hala üreme hormonlarının üretimi için geçerli ve etkili bir yöntemdir. Binlerce çift bu tip hormonları kullanarak tedavide başarı sağlamıştır. Bununla beraber hormon üretimi için rekombinant teknolojilerin gelişimi, yumurtalık uyarımının ve kişinin hamile kalma olasılığının artırılmasında büyük önem taşıyan, infertilite tedavisinin iki alanında önemli katkılar sağlıyor:
Yumurtalık uyarısının tam kontrolü için etkili üreme ilaçları
Hastaların kişisel gereksinimlerini karşılamak için kişiye özel tedavi
Yöntem nasıl işliyor?
İster bakteri ister insan olsun yaşayan bir organizmanın her bir hücresi, genetik bilginin saklandığı bir ‘kütüphane’ olarak tanımlayabileceğimiz, bir ya da birden fazla DNA molekülü içerir.
Bu kütüphane, yaşamın oluşması için gereken çeşitli moleküllerin (proteinlerin) üretiminde ihtiyaç duyulan tüm kitapları, başka bir deyişle genleri içerir. Bununla beraber, bir organizmanın her bir hücresi, kendine özgü bir ortam içerisinde sınırlı sayıda özgün protein üretmeye programlanmıştır.
Genlerin bir hücreden diğerine nakledilebildikleri keşfedilmiştir. Yani bir hücre özel bir proteini, örneğin büyüme hormonunu salgılamak üzere, söz konusu büyüme hormonunun gen kodlarının verilmesiyle yeniden programlanabilir. Üstelik başta bu amaç için programlanmamış olsa bile bu işlemi gerçekleştirebilir (bkz. Aşağıda şema 1).
Rekombinant hücreler denilen değişikliğe uğratılmış bu hücreler, yeni özellikleri kendi soyundan gelen yeni hücrelere aktarır. Hücre kültürü içerisine konduğu zaman söz konusu hücre bölünerek çoğalır ve kardeş hücrelerden oluşan koloni istenen proteini salgılamaya başlar.
Bir genin bir hücreden diğerine transferi
Bu yeni teknik tıp alanında bir dizi yeni uygulamanın kapısını açtı. Böylece idrar gibi ham maddelere bel bağlamadan, geçmişte üretilenlere kıyasla daha saf moleküllerin, daha garantili miktarlarda üretilmesi mümkün olmuştur.
İdrardan elde etme ve saflaştırmayla karşılaştırıldığında, kontrolü daha kesin ve kolay olan bu yöntem, gelişmiş teknolojilere çok büyük yatırımlar yapılmasını gerektirmektedir.
Gonadotropinlerin (üreme hormonları) rekombinant DNA teknolojisiyle üretimi üzerine araştırmalar 1980’lerin ortasında başladı. Escherichia coli (E. coli) gibi bakteri hücrelerinin, rekombinant protein içeren ilaçlar için temel üretim sistemi olduğu düşünülüyordu. Ancak küçük ve basit proteinler için uygun olan bu üretim sistemi, insan folikül uyarıcı hormonu (h-FSH), insan lüteinleştirici hormonu (h-LH) ve insan koryonik gonadotropini (hCG) gibi büyük ve karmaşık tedavi proteinlerinin üretimine uygun değildi.
Hormon üretiminde gelişmeler
Biyolojik olarak aktif gonadotropinleri üretmek için en uygun konakçı hücrelerin, memeli hücreleri olduğu keşfedildi. Bundan dolayı Serono, infertilitenin tedavisinde kullanılması amaçlanan rekombinant gonadotropinlerin üretimi için memeli hücresinde rekombinat teknolojisinin gelişiminde önemli mesafe katetti.
İnfertilite tedavisinde rekombinant
İnfertilite tedavisinde kullanılan birtakım hormonlar rekombinant teknolojisi kullanılarak üretiliyor.
Bu hormonlar:
Rekombinant insan folikül stimülan hormon (r-hFSH): Bu hormon yumurtlamanın uyarımında (OI, ovulasyon induksiyonu) ve yardımla üreme teknolojilerinde (ART) başvurulan, yumurtalığın (overin) kontrollü uyarımı programlarında kullanılır.
Rekombinant luteinizan hormon (r-hLH): ART uygulanan çoğu kadında birden fazla folikül gelişmesini desteklemek için genellikle sadece FSH’ye ihtiyaç duyulur. Bununla beraber, bu yöntemde LH de önemli bir hormondur.
Rekombinant insan koryonik gonadotropini (r-hCG): Bu hormon, yumurtlama fonksiyonunun bozulması nedeniyle infertil olan kadınlarda, yumurtalık uyarımından (ovulasyon indüksiyonundan) sonra yumurtlamayı tetiklemek ve ART uygulanan kadınlarda foliküllerin olgunlaşmasını desteklemek için kullanılır.
Rekombinantın yararları
İdrardan elde edilen gonadotropinler 40 yıldan beri, yüzbinlerce çiftin çocuk sahibi olma hayallerini gerçekleştirmelerine yardım etti. Yüksek kaliteli yeni nesil ürünler sağlayan rekombinant DNA teknolojisinin kullanımı, bu hayali daha güvenli ve daha etkili bir şekilde gerçekleştirecek. Bu yöntemin dikkate değer faydaları ise şunlar:
Saflık ve tolerabilite
1990'ların başına kadar, üreme açısından önemli gonadotropin ilaçların üretiminde kullanılan saflaştırma teknikleriyle üretilen ürünler, %5'den daha az aktif madde ve %95'in üzerinde yabancı proteinler içeriyordu. Ancak ileri saflaştırma tekniklerinin 1993 yılında kullanıma girmesiyle, artık %95'den fazla saf hormon içeren yüksek saflıkta ürünler üretilebiliyor. Bununla beraber rekombinant DNA teknolojisini kullanarak, FSH olmayan protein içeriği %1'in altına düşürülmüştür. Yüksek derecede saf olmalarından dolayı rekombinant tedavilerin, deride kızarma ve tahriş gibi lokal ve sistemik alerjik reaksiyonlara yol açma olasılıkları daha azdır.
Bulunabilirlik ve tutarlılık
Rekombinant gonadotropinlerin olmadığı dönemlerde, FSH, LH ve hCG postmenopozal kadınların idrarından elde edilmiştir ki, bu bağışçılardan her gün idrar toplanmasını gerektiren bir işlemdir. Bu yorucu ve karışık işlemin çok önemli sakıncaları vardır, idrar miktarının azlığı ve son ürünün istenen saflıkta olmaması bunlar arasında en önemli olanlardır. Rekombinant DNA teknolojisi üretim işleminin tam kontrolüne olanak tanır, böylece idrardan elde edilen gonadotropinlerin üretimiyle ilişkili yararlanım ve değişkenlik problemlerini ortadan kaldırır.
Artan hasta konforu ve uyumu
Rekombinant gonadotropin içeren ilaçlar çok yüksek saflıkta olmaları nedeniyle cilt altına enjeksiyon için çok uygundur. Diğer üriner kaynaklı gonadotropinler kas içine uygulanmayı gerektirir. Cilt altına enjeksiyonun hasta için, örneğin kendi kendine uygulanabilme seçeneği gibi birçok belirgin avantajı vardır.
Artan etkinlik
ART uygulanan hastalarda yumurtalığın uyarımı için, birkaç yıldan beri u-hFSH (idrardan elde edilen) yerine r-hFSH (rekombinant) tercih edilir olmuştur. Daya tarafından yayımlanan randomize kontrollü çalışmaların sistematik incelemesi (meta analizi), klinik hamilelik oranları dikkate alındığında, r-hFSH'nin u-hFSH'den anlamlı olarak daha etkili olduğu sonucuna varan ilk bilimsel belgedir. Tüp bebek uygulaması (IVF) ya da sitoplazma içine sperm enjeksiyonu (ICSI) için yumurtalığın uyarımını takiben, r-hFSH uygulanan kadınların klinik hamilelik olasılıkları, u-hFSH uygulananlardan %20 daha fazladır. Özellikle r-hFSH ile tedavi edilen IVF hastalarının klinik hamilelik olasılıkları, u-hFSH ile tedavi edilenlere göre %26 daha fazladır. Yine aynı hastaların oluşturduğu bu alt grupta, follitropin alfa ile tedavi edilen hastaların klinik hamilelik olasılıkları, diğer r-hFSH ile tedavi edilenlere göre %36 daha fazladır.
Güvenlik
Diğer tüm ilaçlarla olduğu gibi, üreme ilaçlarının kullanımı sonucu zaman zaman istenmeyen etkiler ortaya çıkabilir. En yaygın yan etkiler enjeksiyon yeri reaksiyonları, baş ağrısı, mide bulantısı, baş dönmesi, göğüslerde hassasiyet, karın bölgesinde rahatsızlık ve yumurtalık kistleridir. Baş ağrısı, mide bulantısı ve baş dönmesinin, dolaşımdaki östrojen düzeylerinde ortaya çıkan değişmelerle ilişkili olduğu bilinmektedir.
BİYOLOJİ TÜRKİYE
-
OpenLAB Uygulamalı Laboratuvar Etkinliği Başarı İle Tamamlandı
-
Yeni biyolojinin özü
-
Biyoloğun Meslek İlkeleri
-
Prof. Dr. İsmühan POTOĞLU ERKARA Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Biyoloji Bölüm Başkanlığı Görevine Başladı
-
Bugün Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü
-
5.Ulusal Biyologlar Kongresi Teşekkür Metni
-
Biyologların Hak Arayışını Kararlılıkla Sürdürüyoruz
-
6. Uluslararası Katılımlı Çukurova Biyoteknoloji Günleri Tamamlandı
-
Biyologlar Dayanışma Derneği 2017 etkinlikleri
-
İmpact faktörü yüksek olan "Biodegradation dergisi" " biosurfactant konusu" içeren çalışmalar için özel bir sayı çıkarıyor.
-
2. Üniversite ve İl Temsilcileri Buluşmasını
-
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Ziyareti
-
4. Ulusal Biyologlar Kongresi Tamamlandı
-
Bir toplumun bilimsiz gelişmesi
-
Dernek Yöneticileri Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ İle Görüştüler.