Biyoçeşitliliğin yayarları ve önemi
Biyoçeşitlilik için bir tanım:
1992'de Rio de Janeiro (Brezilya) kentinde toplanan Dünya Zirvesi'nde, çok sayıdaki ülke tarafından imzalanan 'Biyolojik Çeşitlilik Hakkındaki Sözleşme' (Ref: Internet; 'Convention on Biological Diversity') kapsamında aşağıda verilen bir tanım yer almaktadır:
"Biyolojik Çeşitlilik" :
- Karasal, denizel ve diğer su ekosistemlerini içeren tüm kaynaklardaki ve parçası oldukları ekolojik ağ dahilindeki canlı organizmalarda gözlenen bir değişkenliktir. Bu kapsamda; türlerin kendi aralarındaki ile, türler ve ekosistemler arasındaki çeşitlilik yer almaktadır.
Biyoçeşitlilik Türleri:
Biyoçeşitlilik, pek çok çevresel ortam ve türlerle ilgili olabilen geniş kapsamlı bir terimdir. Örneğin, ormanları, tatlı suları, denizi ve ılıman çevreleri, toprağı, ekilen bitkileri, evcil ve yabani türleri, mikroorganizmaları ve doğanın diğer bileşenlerini kapsar.
Temel olarak 3 farklı (biyo-) çeşitlilik tanımlanabilir:
ekosistemler ve peyzaj ( habitat çeşitliliği )
hayvan, bitki, bakteriyel türler ( tür çeşitliliği )
tüm genler ( genetik çeşitlilik )
Taksonomik olarak ayrılan türler, diğer türlere daha az benzemeleri ve genetik yapıda ise eşsiz (benzeri olmayan) özelliklerinin bulunması açısından, ayrı bir önem taşımaktadırlar. Bu türler çoğu zaman, belirli bir bölgeye özgü (endemik) özelliklere sahip bulunmaktadırlar. Birbirine genetik olarak çok yakın (benzer) türler içinden, çok fazla sayılarda bulunabilen (popülasyonu yüksek olan) bir türün yok olmasına nazaran, 'endemik' türlerin ortadan kalkması; küresel biyoçeşitlilik için çok daha büyük bir kayıp olmaktadır.
HABiTAT ÇEŞiTLİLİĞİ: PEYZAJ ve EKOSiSTEMLER
PEYZAJ ÇEŞiTLiLiĞi:
İnsanoğlunun doğadaki izleri
- Peyzaj; İnsanoğlunun bıraktığı izler yoluyla şekillendirilen, bir dizi doğal ve kültürel öğelerden oluşmaktadır. Batı ve Orta Avrupa'da dokunulmayan bir peyzaj alanı, neredeyse hiç kalmamıştır. Tarımın geliştirilmesi yoluyla da insanlar, küçük ölçekteki korulukları ortaya çıkarmışlardır. Bazı peyzaj alanları ise, tamamen yapay bir özelliktedir. Örnek olarak; İngiltere'deki 'Minsmere Doğa Parkı' ve belirli bir dereceye kadar da Fransa'daki 'Poitou Bataklığı' (Ref: Internet) ile 'Landes Ormanı' (Ref: Internet) gösterilebilir.
- 'Peyzaj Çeşitliliği' kavramı; peyzajlar arasındaki ilişkileri dikkate almaktadır:
Burada; peyzajların bölgesel organizasyonu, dinamikleri ve iç-bağlantıları, yerel, bölgesel ve ulusal kültürler yoluyla, bireyler ve toplumlar tarafından görüldüğü şekliyle ortaya çıkan ilişkiler ifade edilmektedir.
- Peyzaj alanları; tüm kalite ve çeşitliliği ile, binlerce yıl boyunca sürdürülmekte olan insan faaliyetleri tarafından biçimlendirilmektedir. Peyzaj alanları; farklı toplumların araziyi kullanmalarına bağlı olarak sürekli gelişmektedir. Bu nedenle peyzaj alanları; doğanın ve yerleşimcilerinin ortak belleğini bir araya toplayan, çevrenin karmaşık bir elemanını oluşturmaktadır.
EKOSİSTEM ÇEŞİTLİLİĞİ:
Sürekli gelişmekte olan çevreler
- Bir ekosistem; bir organizma topluluğu, bunların çevreleri ve aralarındaki ilişkilerden oluşmaktadır. Ekosistemler; mikro alanlardan biyosfere dek, çok farklı olabilen boyutlarda ortaya çıkabilir. Bir ormanın bir ekosistem oluşturabilmesi gibi; ölü bir ağaç gövdesi, bir nehir, bir gölet, bir dağ, bir deniz ve hatta tüm gezegen bir ekosistem ortaya çıkabilir.
Bir ekosistem; niteliği, yapısı ve içindeki değişik elemanlarının oynadıkları rollerin, zaman içinde sürekli bir gelişim göstermesi açısından dinamik bir birimdir.
- Ekosistemlerin karmaşık yapıları içinde, biyoçeşitliliğin oynadığı rolün tam olarak değerlendirilmesi güçtür. Birincil üretim ve parçalanma gibi belirli ekosistem özelliklerinin korunmasında, biyoçeşitliliğin ne derecede önemli olduğu bilinmemektedir. Ancak yine de belirli 'dominant' (baskın) veya 'anahtar' olarak bilinen türlerin; ekosistem yapıları ve işlevleri üzerinde büyük bir etki yarattığı bilinmektedir.
TÜR ÇEŞİTLİLİĞİ
Tür Çeşitliliği Nedir ?
- 'Biyoçeşitlilik' sözcüğü; birincil olarak çok farklı sayılardaki hayvan, bitki ve mikrobiyolojik türlerin bulunması anlamına gelen, yaşayan organizmaların çeşitliliği tanımına karşılık kullanılmaktadır.
Tür Çeşitliliğinin Önemi Nedir ?
- Bir ekosistem içindeki türlerin kompozisyonu; uzun süreli bir gelişimin sonucu olmaktadır. Her bir tür; (sıcaklık aralığı, besin ve ışık bulunması gibi) belirli özelliklerle tanımlanan kendi 'yuva' formu (niş - 'niche') içinde uyum sağlamaktadır. Böylece türün üremesi ve populasyonun devamlılığı mümkün olabilmektedir.
- Türler, bir ekosistem içinde yaşarlarken; çevreleri ile (midyelerin su içindeki maddeleri alması, kamışların kök sistemlerini oluşturması gibi) etkileşimlerde bulunurlar. Bu şekilde; (bitkilerin büyümesi için ışık geçirgenliğinin artması, sediman erozyonunun önlenmesi gibi) belirli işlevler gerçekleştirilir. Doğal isleyen bir yapı dahilinde, bu etkileşimler ve sistem dengede kalabilmektedir.
- Bir türün yok olması; pek çok türü de etkileyebilmekte ve denge halinin bozulmasına neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak sistem içinde ve dışında, birkaç işlevin artık gerçekleşmediği gözlenir. Yok olan bir türün yuvasını ele geçiren herhangi başka bir tür; büyük bir olasılıkla önceki türün işlevlerini aynen gerçekleştiremez.
- Türlerin nesli tükendikçe, bu türlerin evrende biyosfer için yaptığı hizmetler de sonsuza dek yok olacaktır. Bunun yerini alabilecek herhangi bir tür artık mümkün olamaz.
Tür Çeşitliliği, İnsan Faaliyetlerinden Nasıl Etkilenir ?
- Aşırı-kullanım, kirlenme ve habitatların dönüşümü; türlerin çeşitliliğine karşı önemli tehditler oluşturmaktadır. Türlerin; yerel, bölgesel ve evrensel düzeylerde kademeli olarak yok olmasına bu tehditler neden olmaktadır. Ayrıca, türlerin yeni ekosistemlere katılması; doğal dengeyi de bozmaktadır.
- Gittikçe artan turizm, ulaştırma, (tek tür ürün ile yapılan tarım, tek tür canlı ile gerçekleştirilen kültür balıkçılığı gibi) kar amaçlı besin üretimi ve sanayi eğilimleri; insanları bu faaliyetlere zorlamaktadır.
- Küresel ısınma ve nüfus artışı da; biyoçeşitlilik üzerindeki bu baskıları artırmaktadır.
Bu konular, "Zorunluluklar" bölümünde daha detaylı olarak tartışılmaktadır.
Tür Çeşitliliğindeki Azalma Niçin Önlenmelidir ?
- Türlerin yok olması ile birlikte, doğanın işlevselliğini de kaybedeceği ve bazılarının da insan hayatını önemli derecede etkileyebileceği konusunun açıkça anlaşılması gerekmektedir. İşlevsellik kaybına örnek olarak; ticari balık stoklarının azalması, toprak ve sediman erozyonu gösterilebilir.
- Bugüne kadar, bilim-insanları; 1,7 milyon adet yaşayan organizmayı saymış ve tanımlamışlardır. Ancak, gezegenimizdeki toplam sayının 5-30 milyon arasında olduğu tahmin edilmekte, hatta bazı bilim-insanları ise bu sayıyı 80 milyon adet veya daha üzerinde bir değer olarak öngörmektedirler.
- Dünya'daki tüm türler için tam bir envanter yapılamadığı gibi; her birinin insanin yaşam kalitesini artıracak görevleri ve potansiyelleri hakkında da oldukça az bilgi bulunmaktadır. Bu nedenle, tür çeşitliliğindeki azalmanın engellenmesi; bu türlerin sunacağı imkanların kaybını önlemek için gereklidir.
GENETiK ÇEŞİTLİLİK
Genetik Çeşitlilik Nedir ?
Genetik Çeşitlilik; türler içindeki çeşitliliğe (veya genetik farklılığa) bağlı olmaktadır.
Bir türe ait olan her bir birey; kendisine özgü belirli özelliklerin kaynağı olan bir 'gen dizilimi'ne sahip bulunmaktadır. Örnek olarak; insanda gözlenen çok değişken yüz şekillerinin, insanlardaki genetik özellikleri yansıtması gösterilebilir. Bu terim aynı zamanda bir türün; (binlerce köpek yavrusu veya çok çeşitli gül toplulukları gibi) farklı populasyonlarını da (topluluk; oymak; boy; ...) kapsayabilir.
Genetik Çeşitliliği İnsan Faaliyetleri Nasıl Etkiler ?
Çevrede 'doğal veya insan kaynaklı' (antropojenik; yapay nedenli) herhangi bir değişim; bir seçilim olgusuna (seleksiyona) yol açabilir. Ekosistem içinde en iyi olan (rekabet eden) bireyler ise, sonuçta yaşamını sürdürebilmektedir.
Özellikle kıyı alanında güçlü olan yapay (insani) etkiler; bireyler ve dolayısıyla populasyonlar üzerinde yaratılan değişimlerin sayısını artırır. Böylesi baskıları ortaya çıkaran unsurlar:
yapay seçilim (hasat, kültür balıkçılığı),
habitatların bozulması (toplam stokların azalması ve dolayısıyla yavrulama olasılığının azalması), ve
balık üretme çiftliklerindeki karışık cins balıkların yaban hayatına bırakılması veya diğer yerlerden taşınması.
Bu faaliyetler; mevcut genlerin toplamını azaltmakta ve geride, çevredeki doğal veya yapay kaynaklı değişimlere karşı daha az dayanma gücü olan bir populasyon bırakmaktadır.
Genetik Çeşitliliğin Önemi Nedir ?
Gen dizilimlerinde görülen aşırı değişkenlik; aynı zamanda bireylerin (veya populasyonların) herhangi bir çevresel etkene bağlı baskılara dayanma yeteneğini de temsil etmektedir.
Bazı bireyler artmakta olan kirlilik yüküne dayanma gücü bulabilirken, farklı gen dizilimlerine sahip olan diğer bireyler; çevresel koşulların tamamen aynı olduğu durumlarda bile, üreme güçlüğüne düşebilirler ve hatta ölümlerle karşılaşabilirler. Öncekiler, çevrede yaşamını sürdürürken; sonraki (birey)'ler ise, bu çevreyi terk eder veya ölürler. Bu süreç; 'doğal seçilim' ('natural selection') olarak adlandırılır ve bir habitat içinde genetik çeşitliliğin yokolmasına yol açabilir. Bununla birlikte, habitat içinde artık mevcut olmayan bireyler; 'daha hızlı büyüme sağlayan genleri' veya, 'diğer baskı faktörlerine karşı daha iyi bir direnç gösterebilen genleri' de taşımış olabilir.
Genetik Çeşitliliğin Azalması Niçin Önlenmelidir ?
Genetik çeşitliliğin azalması; güçlükle gözlenebilen bir süreç olup, bu değişimin ölçülmesi de çok güçtür. Buna karşın, populasyonların azalması ve neslinin tükenmesi; çok daha kolay görülebilmektedir. Burada üzerinde önemle durulması gereken konu; gözlenebilir nitelikte olan bu tükenişin; yalnızca tüm türlerin kaybını izleyen bir olgu değil, ayrıca bu türler içindeki genetik çeşitliliğin de ortadan kalkmasına öncülük eden süreç olduğudur.
Genetik çeşitlilikteki bu kayıplarla, tüm ekosistem içindeki türlerin kalıtsal (irsi) etkilerdeki rolünü uygulama yeteneği de azalmaktadır.
Üstelik, bir tür içindeki genetik çeşitliliğin azalması; yararlı veya arzu edilen (parazitlere karşı dirençlilik gibi) özelliklerin kaybolmasına da sebep olmaktadır. Azalan çeşitlilik; besin üretimi, sanayi ve ilaç için hiç el-değmemiş kaynakların kullanılmasına ait seçeneklerin sayısını da azaltabilmektedir.
Ör: Karadeniz
Balıkçılık; Karadeniz Bölgesi için her zaman önemli bir gelir kaynağı olmuş ve yöre insanlarının beslenme tarzını belirlemiştir. Mersin Balığı (Sturgeons; Acipenser sp.), Kefal (mullets, dubar; Mugil sp.) ve Uskumru (mackerel; Scomber sp.) gibi pek çok tür, bu bölgede yoğun olarak tüketilmektedir. Ancak, tarım, deniz taşımacılığı ve turizm ile ilgili yapay faaliyetler; özellikle Karadeniz'in kuzey bölümünde büyük oranda bir baskı oluşturmak suretiyle, biyoçeşitliliği etkilemiş ve balık üretiminin ortadan kalkmasına (çökmesine) yol açmıştır.
Biyoçeşitliliğe Karsı Tehditler:
'Don', 'Dnepr' ve 'Dnjestr' gibi büyük nehirler boyunca yer alan tarımsal arazilerden, denize doğru çok miktarda gübre artıkları taşınmaktadır. Doğu kıyılarındaki limanlar ve Akdeniz'e geçim yapan tankerler, denize doğrudan bir petrol sızıntısına yol açmaktadır. Kentlerden ve yoğun olarak ziyaret edilen turistik yerleşimlerden kaynaklanan atıksular; herhangi bir arıtma proses uygulaması olmaksızın, doğrudan denize deşarj edilmektedir.
Ekosistem Üzerindeki Etkiler:
Tüm bu gelişmeler, artan besin yüküne bağlı olarak kirlilik ve ötrifikasyon'a (planktonik alg patlamaları) yol açmıştır. 'Planktonik alg patlamaları' yoluyla, suyun ışık geçirgenliği düşmekte ve diplerde büyüyebilen makrofitler için gereken ışık azalmaktadır. Bu yolla, Karadeniz kıyıları boyunca tabandaki 'doğal vejetasyon bölgesi' tahrip edilmiştir. Örnek olarak; 'Cystoseira spp.' türünün dikey dağılım aralığı, 0-10 metreden 0-2,5 metrelere kadar düşmüştür.
Yavrulama ve balık çiftliği faktörleri, bu habitat içinde yaşayan pek çok hayvan türü için hayati bir öneme sahip olduğundan, ekosistem üzerinde ortaya çıkan etkiler çok ağır olmuş, üreme hızları ve balık stokları azalmıştır.
'Mersin Balığı' (Sturgeon) Popülasyonları:
Diğer insan faaliyetleri ise; ekonomik bakımdan önemli olan 'Mersin Balıkları'nın üreme hızlarında ani bir düşmeye sebep olmuştur. 'Hidroelektrik güç' üretilmesi amacıyla, tüm büyük nehirler üzerinde barajlar kurulmuş olduğundan, Mersin Balığı'nın göç yolları da kesilmiştir. Denizde yaşamasına karşın bu balık türü; yavrulamak için nehir boyunca yüzmektedir.
Daha sonra 1980'lerin başında, etobur bir 'deniz anası' türü olarak 'Mnemiopsis'; büyük tankerlerin safra suları (ballast) ile kazara Karadeniz'e gelmiş ve yüksek sayılara ulaşmak suretiyle bu denize yayılmıştır. Bu denizde yabancı bir tür olan 'Mnemiopsis'; bölge içinde bir avcı tür ile karsılaşmaması nedeniyle, çok hızlı bir şekilde çoğalmış ve Karadeniz'in tüm yüzey alanını kaplayan büyük popülasyonlara ulaşmıştır. Bu deniz anası türü; Mersin Balığı ve diğer balık türleri gibi planktonik yumurtalar ve larvalarla beslendiği için, besin rekabeti artmıştır. Sonuçta ise kazanan tür, 'Mnemiopsis' olmuştur. 'Mnemiopsis' aynı zamanda, balık yavrularını da yiyerek tüketmektedir.
Balıkçılıktaki aşırı avlanma ile bir deniz anası
('ctenophore Mnemiopsis leydyi') türünün kazara Karadeniz'e girişi; bölgedeki açık deniz balıkçılığının çökmesine neden olmuştur. Balıkçılıktaki aşırı avlanmanın ortaya çıkarmış olduğu [açık denizdeki balık biyokütle miktarının düşmesi + plankton yiyici balıkların (planktivor) azalması olarak gözlenen] pekiştirici (sinerjistik) etki; 'Mnemiopsis leydyi'nin uygun koşullar bularak, varlığını artırmasına neden olmuştur. Bunun bir sonucu olarak; 'mezo-zooplankton' ve 'ichthyoplankton' türlerinin çeşitliliğinde ve varlığında bir azalma görülmüştür. (Referans: Shiganova, 1998) .
Sonuçlar:
'Ichthyoplankton' popülasyonundaki düşüş; ticari balık stoklarının sağlıklı olarak geliştirilmesini ve dolayısıyla toplam biyokütleyi etkilemiştir. Bunun sonucunda ise ticari balık türleri sayısı; 48'den 6'ya inmiş ve ticari olarak avlanan balık miktarı 400.000 tondan 50.000 tona gerilemiştir. Balıkçılık sektörünün çöküşü ile birlikte, pek çok yöre insanı da issiz kalmıştır. 'Mnemiopsis' türünün Karadeniz'e gelişinden sonraki dönemler boyunca, balıkçılık hacmindeki kaybın bedeli, her yıl için yüzlerce milyon dolar olarak tahmin edilmektedir.
'Bütünleşik Kıyı Alanları Yönetimi (BKAY)'nin Rolü
Doğal kapasitenin ve ekolojik etkileşimlerin sürekli olarak ihmal edilmesi nedeniyle, geriye dönülmesi oldukça güç olan ve felaketle sonuçlanan bir gelişme yaşanmıştır. Bununla birlikte en azından, önceki ekosistem dahilindeki bazı işlevlerin yenilenmesi için, sadece insani etkenlerin yararına yönelik yeni yaklaşımlara odaklanmak yerine; diğer sektörlere yönelik etkilerin de (BKAY) dikkate alınması gerektiği unutulmamalıdır.
Avrupa'da Biyoçeşitliliğin Dağılımı
Biyoçeşitlilik, Avrupa içinde çok dengesiz bir dağılım göstermektedir. Örneğin; Kuzey Avrupa'da en düşük ekosistem çeşitliliğine sahip olan bir yerde, en az sayıda tür çeşitliliği yer alabilmektedir. Biyoçeşitliliğin zengin olduğu merkezi bölgeler olarak, Akdeniz Bölgesi (İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa) ve Avrupa'nın uzantısında yer alan ülkeler (Bulgaristan, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan, Türkiye) dikkate alınabilir. 5000'den fazla endemik bitki türü, sadece bu ülkelerde yer almaktadır. Biyoçeşitlilik açısından Avrupa'nın en zengin denizi ise, 'Akdeniz' olmaktadır.
İnsanların başta gıda olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılamasında vazgeçilmez bir yeri olan canlı kaynakların temeli biyolojik çeşitliliktir. Biyolojik çeşitlilik ayrışma, atmosferin kimyasal yapısı ve iklim gibi insanlar için yaşamsal önemi olan ve sadece sağlıklı ve karmaşık ekosistemlerin sürekliliği ile sağlanabilen hizmetler vermektedir. Tıpta kullanılan ilaçların yarısının kökenini yabani canlılar oluşturmaktadır. Üretimi yapılan tüm tarım çeşitlerinin, yani kültüre alınmış bitki ve hayvan türlerinin, temeli doğada bulunan yabani akrabalarına dayanır. Günümüzde de tarımı yapılan bitkilerin yeni çeşitlerini elde etmek veya mevcut olanları insanların ihtiyaçlarına göre iyileştirmek için yabani türlerden yararlanılmaktadır. Ekosistemler de yabani türlerin varlıklarını sürdürmesi, evrimleşmesi, çeşitlenmesi ve yeni genetik özellikler kazanması için canlı ve cansız varlıkların birbirleriyle ve kendi içlerinde etkileşimleri sonucu, çevresel şartlara da bağlı olarak karmaşık ve her biri diğerinden farklı yapılar ve işlevler kazanmıştır. Ekosistemlerin sahip olduğu bütünlük ve çeşitlilik, iklim, yağış rejimi, tür sosyolojisi gibi doğal dengelerin devamında önemli işlevler görür.
Gıda ve tarım için önem taşıyan ve giderek azalan canlı kaynaklar, bugün bir ülkenin sahip olabileceği önemli avantajlar arasında sayılmaktadır. Dünyanın tarım yapılabilecek nitelikteki alanları ve su kaynakları hızla kirlenmekte ve yok olmaktadır. Bilim adamları yakın gelecekte insanların ciddi bir gıda ve su sorunu ile karşı karşıya kalacağı görüşündedir. Bu gelişmeler ışığında, ülkelerin sahip olduğu biyolojik çeşitlilik, özellikle genetik kaynaklar anlamında büyük bir güç durumuna gelmektedir. Çünkü çevresel baskılara dirençli ve yüksek üretim potansiyeline sahip çeşitlerin geliştirilmesi için yabani canlı kaynaklardan faydalanılmaktadır.
Ekoloji
-
Ekosistem hizmetleri
-
Biyoremediasyon Nedir ? Biyoremediasyon Teknikleri Nelerdir ?
-
Enerji Bağımsızlığı Nedir ?
-
İklim Araştırmaları
-
Sera Etkisi - Atmosferdeki karbondioksitin sera gazı etkisindeki yeri nedir?
-
CO2 Salımları
-
İklim Bilimi - İklimi Nasıl Değiştiriyoruz
-
Ağır Metallerin Sağlık Üzerine Etkileri
-
Küresel Isınmanın Sonuçları
-
Asit Yağmurlarının Çevre Üzerine Etkileri
-
Tür Çeşitliliğinin Korunması
-
Biyolojik Mücadele Kavramı
-
Atık Suların Kullanım Alanları
-
Sera gazı ile küresel ısınma arasında nasıl bir ilişki vardır? Kaynak: Sera gazı ile küresel ısınma arasında nasıl bir ilişki vardır?
-
Canlı Türlerinin Yok Olmasının Doğal Dengeye Etkisi