GENETİK KİRLENMENİN BOYUTLARI
Genetik kirlenme, gelen biyoteknoloji yüzyılında, ekosistem dengelerini bozarak; gezegende geri kalan biyolojik çeşitlilik kaynaklarını da en aza indirerek yayılacağa benziyor. Kirlenmenin bu yeni biçimi, insan ve hayvanların çoğu için çok ciddi, belki de felaket getirici riskler yaratabilir.
Moleküler biyologlar ve sanayi sözcüleri; Genetik Yüzyılı'nın, gezegene ciddi çevresel sonuçlar çıkarmaksızın yayılacağını öne sürüyorlar. Ne var ki, onların güvencesi, gittikçe artan bir kuşkuya dönüşüyor. Tarihte, içinde büyük bir teknolojik buluşun yer aldığı ve doğal dünya için sadece iyi sonuçları olan tek bir örnek yok. Yeni teknolojiler, insanoğluna, kısa vadeli kazançlar için, doğayı sömürme ve kamulaştırma izni verir. Ancak bu izin, hep kirletme, tüketme ve süreç içinde bir kısım biyosfer dengesinin bozulması pahasınadır. Gerçekten, biyosfer için genetik kirlenme, yakın gelecekte petrokimya ürünleri kadar önemli bir tehdit oluşturmaktadır.
Yeni gen ekleme teknolojileri; genomu, yeni tür bir insan kolonileşmesine açık kılarak bilim adamlarına, doğanın duvarlarını yıkma olanağı veriyor.
Canlı Yaşam Üzerinde: Görülmemiş Denemeler
Bütün biyolojik engelleri ve sınırları aşarak genler nakletmek, insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir girişimdir. Bu bilimsel açılım, bir taraftan sermaye sahiplerine şaşırtıcı fırsatlar sunarken, diğer taraftan dünya yaşamını tehdit edecek yeni riskler oluşturuyor. Canlı yaşam üzerinde daha önce hiçbir zaman yapılmamış denemeler yapılıyor.
Olası tehlikeler, ilk kez 1980'lerin sonunda; Enfeksiyöz Hastalıklar ve Alerji Ulusal Enstitüsü rehberliğinde yapılan bir dizi dramatik genetik mühendisliği denemesinde ortaya çıktı. AiDS'in incelenmesi için uygun bir hayvan modeli bulma merakı içindeki araştırmacılar, mikro enjeksiyonla fare embriyolarına AİDS virüslü insan genomu verdiler. Fareler, bedenlerinin her hücresinde, bağışıklık eksikliği yaratan insan virüsü taşıyarak doğdular. Bilim adamları, ilk kez, başka bir hayvanın genetik koduna, insanları öldüren bir virüs için genetik emirler sokmayı başarmıştı. Artık birtakım farelerin gelecek kuşakları, aynı zamanda HIV virüsü taşıyacaktı.
"Süper AİDS Virüsü" Üretme!
AİDS'li farenin bir kaza sonucu laboratuvardan, evcil olmayan bir fareyle eşleşebileceği açık bir ortama kaçması, hayvanlar aleminde yeni ve ölümcül bir AİDS deposu yaratacağı ihtimali elbette mevcuttur. Araştırmayı yöneten bilim adamları, bu konudaki uyarıları "bozgunculuk" olarak adlandırdılar. Yine de, Ulusal Sağlık Enstitüsü(NIH), yeterince kaygılı olmalı ki; AIDS'li fareyi, gerektiğinde dört kat biyo-güvenlik içine konma kolaylığı veren, etrafı bir kireç kaymağı hendeği ile çevrili, paslanmaz çelikten uygun bir kutuya yerleştirdi.
Daha sonra, Şubat 1990'da, AİDS virüsünün ortak kaşifi, Dr. Robert Gallo ile bir bilim adamları ekibi; "Science" dergisinde bir hayvan araştırma modeli olarak AIDS'li fare kullanmanın uygunluk ve yeterliliği üzerine yürüttükleri incelemenin sonuçlarını yayımladılar. Rapora göre; oluşacak yeni "süper AİDS virüsü ırkı"; normal olandan daha hızlı üreme ve yeni hücre türlerini etkileme yeteneğini de içeren biyolojik karakteristikler kazanmıştı. Daha da ürkütücü olanı, yeni virüs, hava yoluyla bulaşma da dahil "yeni yollar"la yayılabiliyor.
Normal bir zebra balığı
GloFish Sürüsü : Genetik yapısı değiştirilmiş bir Zebra balığı sürüsü
Genetiği Düzenlenmiş Her Organizma: Gizli Bir Tehdittir!
Aslında, genetik olarak düzenlenmiş her organizma, ekosisteme salıverilmiş gizli bir tehdittir. Çünkü onlar canlıdır. Genetik olarak düzenlenmiş organizmalar, petrokimyasallardan daha kestirilemez biçimde, çevredeki öteki canlılarla etkileşim içindedirler. Bunun sonucu olarak, genetiği değiştirilmiş organizmaların, dünyanın ekosistemlerine yapabileceği olası etkileri tahayyül etmek çok daha zordur.
Genetiği değiştirilmiş ürünler, aynı zamanda ürerler. Büyür ve göç ederler. Petrokimyasal ürünlerin tersine, onları belirli coğrafik bir yerle sınırlamak zordur. Bir defa yayıldılar mı, genetiği değiştirilmiş organizmaları laboratuvara geri çağırmak olanaksızdır, özellikle de mikroskobik olanlarını. Bütün bu nedenlerle, genetiği değiştirilmiş organizmalar, çevre için petrokimyasal ürünlerden çok daha büyük ve uzun vadeli gizli riskler oluştururlar.
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar: Çevreye Salınıyor
Global yaşam-bilim şirketleri, önümüzdeki yüzyılda çevreye, binlerce yeni genetiği değiştirilmiş organizma sokmayı umuyorlar. Tıpkı geçen iki yüzyılda binlerce petrokimyasal ürünü çevreye sokan sanayi şirketleri gibi. Bu genetiği değiştirilmiş organizmaların birçoğu yumuşak huylu olacaksa da, olasılık sapması en azından küçük bir yüzdenin dahi çevre için yıkıcı ve tehlikeli olacağını ortaya koyuyor. El altından, genetiği değiştirilmiş hayvanlar, daha şimdiden çevreye salınıyor.
Örneğin, bilim adamları ticari avantaj sağlamak için, tahtayı sertleştiren organik bir madde olan "lignin"i tahrip edebilecek, genetiği değiştirilmiş bir enzim üretmek istiyorlar. Ama enzimi içeren bakteri, içinde bulunduğu konumun dışına çıkarsa; bu durum, ağaçları kendi sertliğiyle koruyan maddenin yenmesiyle, milyonlarca dönüm ormanın yok olmasına sebep olabilir.
Genetik
-
İnsanlarda Kaç Kromozom Vardır?
-
Sık görülen mikrodelesyon sendromları nelerdir?
-
Bilim insanları kromozomları nasıl inceler?
-
Arkea'da Kromozomlar ve DNA Replikasyonu
-
DNA Onarım Mekanizmaları Nelerdir?
-
DNA hasarına neden olan etkenler nelerdir?
-
XYY Süper Erkek Sendromu - JACOB’S, Sendromu
-
Bitki doku kültürü çalışmaları ile haploid bitkiler elde edilebilir
-
Gram pozitif bakterilerden genomik DNA izolasyon protokolü
-
E. coli bakterisinden genomik DNA izolasyon protokolü
-
DNA’nın Keşfi
-
İnsan Genom Projesi Nedir ? Amaçları Nelerdir ?
-
Genomik mikrodizilimlerle ikilenme teşhisi yöntemi
-
Gen duplikasyonu ve amplifikasyonu nedir?
-
DNA ile RNA Arasndaki Farklar ve Benzerlikler Nelerdir