Ormanlardaki amfibiler
Amfibi türleri yaşamlarının çoğunu karada geçirmektedir. Amfibi türlerinin sadece üremek için sulak alanlara gitmek zorunda kaldığını biliyor muydunuz? İşte bu yüzden orman ekosistemleri kurbağa ve semenderler için en önemli yaşam alanlarından biridir.
Amfibilerin vücut yüzeylerini çevresel etkilere karşı koruyan kürk, tüy veya pul benzeri yapılar mevcut değildir. Mukoza salgılayan ve deride yer alan bezler amfibilerin vücut yüzeyini sürekli nemli tutar ve dış etkenlerden korumaya çalışır. Bu mukoza yapı cildin solunum yoluyla oksijen alması için gereklidir. Bununla birlikte, kuraklık veya doğrudan güneş ışığında, cildin nemi hızla kaybolur. Bu nedenle, amfibiler nemli, gölgeli yaşam alanlarını tercih ederler. Ormanlar, nemli mikro iklimi sayesinde amfibiler için çok önemli alanlardır.
Amfibiler devamlı şekilde deri değiştirirler. Atılan deri parçası besin olarak yenilir. Hakiki pullanma yoktur, fakat nasır, çıkıntı, tırnak ve larvalarında keratin dişler sık rastlanan yapılardır. Trichobatrachus (Saçlı Kurbağa)’daki gövde ve arka bacak yanlarında saçak şeklinde keratin uzantılar epidermal yapılardır.
Koryum (Corium) tabakası bol kan damarı içerir ve deri solunumuna yarar. Apoda (=Gymnophiona)‘da koryumda küçük pullar şeklinde, Pelobates’de kazıcı plak şeklinde kemikleşmeler görülür. Amfibi derisi çok hücreli epidermal bezler içerir. Bunlar kese şeklinde (alveolar) ve boru şeklinde (tubular) bezlerdir. Alveolar bezler 2 tiptir. Küçük olanlar mukoz salgılar, deriyi ıslak tutar ve solunuma yardımcıdır, ayrıca sucul türlerde ozmotik etkilerden korur. Bazı formlarda mukoz salgı toksik etkiye sahiptir.
Yer yüzünde bilinen 3500 farklı çeşit kurbağa ve kara kurbağası; 300 farklı türde su keleri ve semenderi; 167 farklı kör solucan türü bulunmaktadır. Ülkemizde 30 kadar kurbağa türü ve 128 (10 kaplumbağa, 63 kertenkele ve 55 yılan türü olmak üzere ) sürüngen türü yaşamaktadır. Ne yazık ki ülkemizde yaşayan kurbağa türlerinin tamamına yakını ve sürüngen türlerinin ise %67’si IUCN kırmızı listesinde yer almaktadır. Kırmızı listeye göre, ülkemizdeki kurbağaların %43’ü düşük öncelikli, %17’si tehlike altına girmeye aday, %17’si tehlike altında, %13’ü hassas ve %7’si kritik olarak nitelendirilen tehlike altındaki türlerdir. %3’ü hakkında ise yeterli bilgi bulunmamaktadır. Ayrıca türlerin %80’inin popülasyonları azalmakta, %17’sinin durağan ve %3’ünün ise durumu bilinmemektedir.
Karışık yaprak döken ormanlar en önemli kırsal habitatlardır. Özellikle değerli olanlar alüvyonlu ve nehir kıyısı ormanlarıdır. Çünkü bu orman türleri içerisinde balık barındırmayan göletlere sahiptir. Balıkların bu göllerde bulunması, yumurtlama döneminde ve larva döneminde kurbağa yavrularını yemeleri nedeniyle larvaların gelişimini olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Ancak orman içerisinde birçok göl ve göletlere herhangi bir araştırma yapılmadan maalesef ki balıklar bırakılmıştır. Bu durumda amfibileri olumsuz yönde tehdit etmektedir.
Saf iğne yapraklı ormanların bulunduğu alanlar amfibiler tarafından genellikle tercih edilmeyen alanlardır. Çünkü zeminin bitki örtüsü genellikle seyrektir ve zemin tabakası amfibilerin yiyeceğini oluşturan böcekler, örümcekler veya salyangozlar gibi canlıların yaşamasına neredeyse hiç imkan vermemektedir.
Memelilerden veya kuşlardan farklı olarak amfibiler vücut sıcaklıklarını kendileri düzenleyemezler. Bu nedenle, amfibilerin aktivitesi, ortamdaki sıcaklığa bağlıdır. Donmaya karşı dirençli kışlama alanları genellikle ormanlarda zengin amfibi alanlarında bulunur. Yaz ayları da amfibiler için çok önemlidir. Dal kümeleri veya yüksek boyutta yerde yatan ölü odun toplulukları altında saklanan amfibiler cildini dehidrasyondan koruyarak uzun süreli kuraklık dönemlerinde bile vücutlarını nemli tutmayı başarabilirler. Böyle bir barınakta bulunan amfibiler birçok avcıya karşı kendilerini daha güvende hissederler. Baykuşlar, tilkiler, porsuklar, sansarlar, balıklar veya büyük kara böcekleri emfibiler ile beslenen diğer canlılardan birkaçıdır. İşte bu yüzden orman içinde, amfibiler sulak alanlarda ve nehir vadilerinde kalmayı tercih ederler.
Tüm amfibiler üremeleri için hayatlarının belli dönemlerinde suya bağımlıdır. Uzun süren susuz kuraklıklarda su eksikliği karşılığında yok olabilirler. 50 yıl kadar önce Türkiye’de daha geniş sulak alanlar bulunyordu ve bu nedenle de amfibiler için birçok üreme alanı bulunuyordu. O zamandan beri insanlar bu alanların çoğunu kuruttu ve onları tarım arazisine çevirdi. Bununla birlikte, ormanlardaki yumurtlama alanlarının sayısı da önemli ölçüde düşüşler göstermiştir. Nemli ormanlarımızın büyük bir bölümünde HES çalışmaları gibi çalışmalar maalesef amfibi yaşamı için olumsuzluklara yol açmıştır.
Ayhan Küyük
Zooloji Haberleri
-
CT taramalarında ortaya çıkan tuhaf yılan benzeri solucanların sırları
-
Dev kaplumbağalar yok edildikten 600 yıl sonra Madagaskar'a geri döndü
-
Hindistan kaplanları iklim ve insan baskısı arttıkça yükseklere tırmanıyor
-
Kitlesel Yok Oluşlardan Kurtulan Memeliler, ‘Genel Yiyici’ Değildi
-
Avrupa’da Bilinen Son Timsah 4,5 Milyon Yıl Önce Yaşamıştı
-
Ağaç kesimi ve iklim değişikliği dağ kuşlarını tehdit ediyor
-
Biyologlar, istilacı, etobur kurbağaların artık Georgia'da ürediğini söylüyor
-
Myanmar'da yeni bir çukur engereği türü keşfedildi.
-
Çin'de yeni bir iguana türü keşfedildi
-
Dev Dinozor Leşleri, Yırtıcılar İçin Önemli Bir Besin Kaynağıydı
-
Yarasalar 50 Milyon Yıl Önce de Ekolokasyon Kullanıyordu
-
Anadolu parsı aylar sonra yeniden görüntülendi
-
Endonezya'da doğan ve nesli tehlike altında olan Sumatra gergedanı ile tanışın
-
Avrupa'da gizemli yeni güve türü keşfedildi
-
Antalya ilimizde keşfedilen 8 yeni örümcek türü