Sivrisineklerin Sağlık Açısından Önemi
Sivrisineklerin insan ve hayvanlardan kan emmeleri, çok sayıda öldürücü ve salgın hastalığın etkenini taşımaları nedeniyle kan emici böcekler arasında sağlık ve ekonomik yönden en önemli yeri işgal ederler (Şahin, 1984).
Bugün bilinen ve sayıları sürekli artış gösteren 182 arbovirüs (eklembacaklılar aracılığı ile bulaştırılan virüsler) enfeksiyonundan 147'sine sivrisinekler vektörlük yapmaktadır (Ramsdale and Snow, 1995). Sivrisineklerin patojen özellik {hastalık etkenlerini) kazanabilmeleri için en az bir kez kan emmeye ihtiyaçları vardır. Hastalığın iletilmesi için en az bir yumurtlama döngüsünün tamamlanması ve tekrar kan emilmesi gereklidir. Bundan dolayı yumurtlama, hastalık taşıyan sivrisineklerin çoğunda önemli bir olaydır (Bentley and Day, 1989). İşte, vektör mücadele çalışmalarının organizasyonun da ana fikir, sivrisineklerin bu yumurtlama döngüsünün mümkün olduğunca çabuk bir şekilde kesintiye uğratılması temeline da-yanmaktadır.
Sivrisinek erginlerinin insan ve hayvan vücudunda oluşturdukları etkilerin başında sokma aktivitesiyle oluşan yanma, ödem ve alerji durumlarıdır. Kan emmeye dayalı sokma işlemi sadece dişiler tarafından yapılır ve hortum çok ince olduğundan (0.055 mm) ve morfolojik özelliklerinden dolayı (hortum kenarlarında türlere göre değişmekle birlikte 10-18 adet kesici çıkıntı bulunur) deriyi keserek içeriye sokulur. Emilecek kanın pıhtılaşmasını önlemek amacıyla tükrük salgı bezlerinden açılan yaraya salgı akıtılır. Bu salgı, dokuda sinir uçlarını irkilterek şiddetli yerel yanma duyulmasına neden olur. Bunun sonucunda sokulan yerde kaşıntılı şişlik (ödem), kızarıklık (eritem) oluşur ve bu durum ortalama 24 saat sürebilir. İnsanı bir ya da birkaç sivrisineğin sokması büyük bir tedirginlik yaratmaz; ancak, bir sivrisineğin birçok kez sokması ya da çok sayıda sineğin sokması deride şiddetli yanma, irkilme ve kimi kez yerel alerji oluşturabilir.
Sivrisinekler arbovirüs vektörlüğünün yanı sıra tüm dünyada özellikle insan topluluklarını etkileyen ve yoğun ölümlere neden olan dört önemli hastalığın da taşıyıcılığını yaparlar:
1. Sıtma (malaria)
2. Sarıhumma (yellow fever)
3. Dank humması (denque)
4. Filarya (Filariasis)
Bunun yanında mekanik olarak tularemi ve frambozi hastalıklarını bulaştırırlar (Beiding, 1942).
Bağışık olmayan populasyonlarda epidemi ve yüksek ölümle kendini gösteren sarıhumma, Afrika'nın batı kıyısından kökenlenmiştir ve tropik, subtropik bölgelere geniş bir yayılım göstermiştir. En önemli taşıyıcısı Aedes aegypti türüdür. Bu tür ülkemizde Akdeniz ve Ege kıyı şeridinde de yayılmakla birlikte, virüsü bu bölgelerde taşımadığı için hastalık Türkiye için önemli değildir. Bu hastalıktan günümüzde 33 Afrika ülkesi etkilenmektedir. Sadece 1988-1990 yılları arasında 8685 vaka görülmüş ve bunlardan 2643'ü ölümle sonuçlanmıştır (Service, 1992).
Dank humması, yine tropik ve subtropik iklim kuşaklarında zaman zaman salgınlar yapan bir hastalıktır. Genel olarak Aedes aegypti ile taşınır. Ancak, Anopheles aibopictus'da hastalığın vektörleri arasındadır. Dank, ülkemiz için tehlikeli bir hastalık değildir. Burma, Vietnam, Endonezya, Çin ve Tayland gibi ülkelerde büyük problemler oluşturur. 1990 yılında bu ülkelerde 102.312 vaka teşhis edilmiştir. 1981 yılında Küba'da 344.203 vaka tespiti yapılmış, bu sayı daha sonra düşürülmüştür. Ekvator'da 1990'da 420.000, Venezüella'da 5416 vaka tespit edilmiştir. Ayrıca Çin'de zaman zaman büyük salgınlar görülmektedir (Service, 1992).
Sivrisinekler Helmintlerden Filariidae takımına ait kimi türlere de vektörlük yaparlar. Bu biyolojik taşıyıcılıkta omurgalı konağın kanında bulunan mikrofilariyaları kan emme sırasında yutarak alırlar. Sivrisineğin vücudunda olgunlaşan mikrofilariyalar sivrisineğin hortumuna geçerek kan emme sırasında hortumu çatlatıp omurgalı konağa geçerler.
Sivrisineklerin 30 Filarya türüne taşıyıcılık yaptıkları saptanmıştır. Bazı Anopheles, Culex ve Aedes türleri tarafından bulaştırılan ve 76 ülkede 751 milyon insan Filariya hastalığı riskini taşımaktadır. En önemli parazitler Wuchereria bancrofti, Brugia timori ve Bancroftian filariasis 'tir. En belirgin vektörü ise Culex pipiens fatigans 'tır. Şahin (1984), Türkiye'de Antalya ili ve çevresinde geniş bir filariasis taraması yapmış ve vektör türü bulmasına karşın, sivrisineklerin tükrük bezlerinde mikrofilariyaya rastlamamıştır.
Görüldüğü gibi Türkiye'de sivrisinekler tarafından bulaştırılan ne arbovirüs hastalıkları ne de dünya üzerinde çok geniş bir bölümde etki eden diğer birçok hastalığın riski bulunmamaktadır. Ancak, burada unutulmaması gereken önemli bir husus vardır. Vektörler aracılığı İle bulaşan hastalıkların sorun oluşturabilmeleri için vektör-parazit-konak üçlüsünün aynı ortamda bulunması ve bunların birlikte yaşamasına olanak sağlayacak ilişkili iklimsel faktörlerinde elverişli olması gerekmektedir. Dünyamız, günümüzde çeşitli baskıların altında iklimsel bir değişime uğramaktadır. Yapılan ölçümlere göre dünyanın ortalama sıcaklığı önümüzdeki 50-100 yıl içerisinde 2-4°C artacaktır. İşte bu artış, bugün üçlünün birlikte olamadığı birçok ülkede, yakın gelecekte önemli iklimsel değişiklikleri oluşturabilir; örneğin, Türkiye'de bulunmayan sarıhumma, dank humması gibi bazı hastalıkların ülkemizde de yayılmasını sağlayabilir. Nitekim, Bulgaristan'da 1960'lı yılların başından itibaren görülmeyen sıtma, belirttiğimiz nedenlerden dolayı, 1996 yılında tekrar görülmeye başlamış ve günümüzde bu ülkenin önemli halk sağlığı sorunları arasında yerini almıştır.
Ülkemizde, dünyanın en büyük sulama projelerinden biri olan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) tamamlanma aşamasındadır. Bu proje Güneydoğu Anadolu'da şimdiden hissedilen önemli bir iklimsel değişikliği oluşturacaktır. Bu nedenle, başta T.C. Sağlık Bakanlığı olmak üzere üniversiteler gibi birçok kuruluşun katkılarıyla baskı altında tutulan bazı tropikal ve subtropikal hastalıkların yeniden gündeme gelmesi ve salgınlar yapması olasıdır. Bu nedenlerden dolayı, sivrisinekler tarafından taşınan hastalıkları yöresel ya da bölgesel değil küresel ölçekte değerlendirip, birçok ülkenin işbirliği ile ortak çalışmalar yapıp, mücadele çalışmalarını yönlendirmek gerekmektedir.
Ülkemizi bekleyen en önemli tehlikelerden birisi İse, uzun yıllar önce Kuzey Amerika'dan Avrupa kıtasına giren ve kısa zamanda uygun ortamı bularak yayılım gösteren Batı ve Doğu Ensefalitlerinin taşıyıcısı Aedes albopictus'un 1996 yılı itibariyle Yunanistan'da populasyonunu çok artırmasıdır.
Ülkemiz için şu anda en önemli vektör kökenli hastalık kabul edilen sıtmanın yanısıra, dış kökenli bazı hastalıkların küresel iklimsel değişikliklerin etkisiyle yakın gelecekte tehdit oluşturabileceği unutulmamalıdır.
Bu yayın birinci basamak sağlık hizmetlerinde görev yapan sağlık personelinin eğitiminde kullanılmak üzere T.C. Sağlık Bakanlığı Sıtma Savaşı Daire Başkanlığı ve Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü işbirliği ile hazırlanmış ve bastırılmıştır. Bütün hakları Sağlık Bakanlığı’na aittir. Kaynak gösterilmeksizin yayınlarda kullanılamaz, alıntı yapılamaz.
Sıtma Vektörünün Biyo-Ekolojisi Mücadele Organizasyonu ve Yöntemleri Birinci Basım: 3500 adet EKİM 1998- ANKARA
Yrd.Doç.Dr. Bülent ALTEN
Doç. Dr. Selim S. ÇAĞLAR
Parazitoloji
-
Parazitizm tipleri nelerdir ?
-
Parazitlerin vücuda giriş yolları nelerdir?
-
Parazitlerin bulaşma yolları nelerdir ?
-
Parazitliğin (parasitismus’un) çeşitleri
-
TATARCIK MÜCADELESİ
-
Tatarcıkların Biyoekolojisi Üzerine Bilgiler
-
Tatarcıkların Genel Entomolojik Özellikleri
-
Türkiye'de Bulunan Tatarcık Türleri
-
Leishmania ve sağlık açısında önemi
-
TATARCIKLAR ÜZERİNE GENEL BİLGİLER
-
Parazit Vektör Ekolojisi ve İlişkili Faktörler
-
Türkiye'de sıtmanın durumu
-
Avrupa'da sıtmanın durumu
-
Sıtmanın biyolojisi ve epidemiyolojisi
-
Sivrisineklerin Sağlık Açısından Önemi