Su zengini bir ülke miyiz?
Küresel iklim değişiklikleri sebebi ile 21. yüzyılda kuraklığın hâkim olacağı bilinen bir gerçek. Konuyla ilgilenen bütün bilim adamları gelecekte kuraklığın insanlığı tehdit edeceğini ortaya koymuş ve dünyayı yöneten güçlere de gerekli ikazları yapmışlardır. Halende yapmaya devam ediyorlar.
Türkiye’ninde coğrafi konum olarak yarı kurak ve kurak bir enlemde yer alması sebebi ile de bu kuraklıktan etkilenecek ülkelerin başında geleceği belirtilmiş ve bu konuda gelecekte alınması gerekli tedbirler ortaya konulmuştur.
Buna karşılık su yöneticileri büyük bir yanılgı içerisinde ülkenin su açısından çok zengin kaynaklara sahip olduğunu belirterek gelecekteki susuzluk ve kuraklıkların Türkiye’yi etkilemeyeceği gibi yanlışlıklara kapılmışlardır. Sonuç da ülkemiz için karanlık bir tablo ortaya çıkmıştır. Türkiye’de kullanılabilir su miktarı hızla kişi başına 1430 m3’lük miktara kadar düşerken ileri yıllarda bu rakamın daha da aşağılara düşeceğinin sinyalleri verilmektedir.
Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir ve Kocaeli gibi büyük şehirlerimizi etkileyen ve su kaynakları açısından oldukça fakir iç Anadolu bölgemizde yaşanan son zamanlardaki kuraklık ve susuzluğun ortaya çıkmasında 3 ana etken bulunmaktadır. Bunların ilki hiç kuşkusuz küresel iklim değişikliği ve yağış azlığıdır. İkincisi ülkemizin izlemiş olduğu yanlış su politikaları sebebi ile kurutulan sulak alanlar ve yanlış sulama yöntemleri ile plansız ve programsız yeraltı su kullanımları vb. Üçüncüsü ise su kaynaklarının katı ve sıvı atıklarla yıllar boyu kirletilmesi olayıdır.
Burada birinci sebep olan küresel iklim değişikliğine ülke olarak tek başımıza kısa bir sürede çözüm getirebilmemiz mümkün gözükmemektedir. Bizim ülke olarak üzerinde durmamız gereken çözümlerin başında kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının en az 8000- 10.000 m3 çıkartmanın tedbirlerini alırken sulama yöntemlerinde de asgari su ile maksimum verim alabileceğimiz sulama tekniklerine ağırlık vermemiz gerekmektedir. Ayrıca yer altı su rezervlerini artırıcı önlemler almak, tatlı su kaynaklarını yer altında toplamak, plansız ve programsız yer altı su kullanımlarının önüne geçmek de tedbirlerin başında gelmektedir. Başta göl, gölet ve akarsularımız olmak üzere su kaynaklarının evsel sıvı ve katı atıklarla, endüstriyel ve kimyasal atıklar ile, tarımsal ilaç ve gübrelerle kirletilmelerinin önüne geçmek önümüzdeki yüz yıllarda kullanılabilir tatlı su hacminin arttırılması açısından oldukça önemlidir.
Ayhan KÜYÜK
Ekoloji Haberleri
-
Artan sıcaklıklar Arnavutluk'taki göçmen kuş yaşam alanlarını olumsuz etkiliyor
-
Araştırmacılar yeşil algler ve bakterilerin birlikte iklimin korunmasına katkıda bulunduğunu ortaya koyuyor.
-
Araştırmacılar mısırın topraktaki arsenik toksisitesini azalttığını keşfetti
-
Hindistan kaplanları iklim ve insan baskısı arttıkça yükseklere tırmanıyor
-
2100 yılı için sığ kıyı ekosistemlerinin kaderini tahmin etmek
-
Ülkeler mercanlara yardım için 12 milyar dolar toplama sözü verdi
-
Dünyadaki biyolojik çeşitliliğin üçte ikisi toprakta yaşıyor
-
Derin denizlerin eşsiz güzellikleri "Mercan Resifleri"
-
Canlıların korunma statüleri,
-
Çevreye Etkin Bir Yaklaşım: Kişisel Karbon Ayak İzi Hesaplama ve Azaltma Stratejileri
-
Deterjanların Çevre Üzerindeki Etkileri ve Sürdürülebilir Yaklaşımlar
-
İnsan Türlerinin Melezleşmesi, İklimle Yakından İlişkiliydi
-
Yağmur yağacağını koklayabiliyor musun?
-
İklim değişikliği çocuk sağlığını riske atıyor
-
Kaplumbağa Fosili, 150 Milyon Yıl Önceki Habitatı Aydınlatıyor