Trypanosoma,Leismania ve Plasmodium'un yaptığı hastalıklar,hayat döngüleri,vektörler ve tedavileri hakkında bilgi
Trypanosoma
Alem:Protista
Şube:Euglenozoa
Sınıf:Kinetoplastea
Takım:Trypanosomatida
Familya:Trypanosomatidae
Cins:Trypanosoma
Tür:T. brucei
Alttürler
T. b. brucei
T. b. gambiense
T. b. rhodesiense
Protozoa altalemine ait olan bu parazit, vızırvızık sineğinin sokmasıyla bulaşarak, "uyku hastalığına" yol açmaz. Kana yerleşir, ateş, eklem ağrısı ve baş ağrısı yapar. Sinir sistemine zarar verirse, ölümcül "uyku dönemi" başlar. İlaçla tedavi edilmez ancak, yeterlidir. Yaşam döngüsünün bir bölümünü vızırvızık sineğinde, diğer bölümünü, memelilerdeda geçirir.Bazıları ölür.
Uyku Hastalığı Belirtileri: Hastalığın uzun süren gizli bir dönemi vardır. Erken dönemde vücut ısısı dönümlü olarak yükselir, dalak ve lenf bezleri şişer, bacaklarda şişme görülür. Bu belirtiler yaklaşık üç yıl kadar sürer. Bu dönemden sonra hastada titreme nöbetleri başlar. Yüz ifadesi anlamsızdır, konuşmada yavaşlama belirtileri baş gösterir. Daha sonra hasta giderek hareketsizleşir. Genel bir halsizlik durumu vardır. iştah hiç yoktur ve hasta giderek zayıflar. Vücut ısısı normalin çok altına düşer. Ölümden kısa süre önce hasta artık yerinden hiç kalkamaz ve sürekli uyku halinde komaya girer.
Biyolojik nakil gösterenler(Vektör Sinekte Gelişme ve Çoğalma gerçekleşir)
Salivarian(Ön Durak-Ağız organelleri ile konaktan kan emme esnasında Hem etkeni verir(Metasiklik Trypomastigot Form/Metatrypanosom) ve alır(amastigot form) Vektörleri:Glossinalardır.
Trypanosoma brucei brucei(Birçok türde hastalık yapar) Nagana Hastalığı Trypanosoma brucei rhodiense(İnsanlarda) Uyku Hastalığı Trypanosoma brucei gambiense(İnsanlarda) Uyku Hastalığı Trypanosoma congolense(Equidae/Tek tırnaklılar) Paranagana(Hayvanların Naganası) Trypanosoma vivax(Equidae ve Ruminant/Gevişenler) Souma Hastalığı -T.vivax yine Glossina tarafınadan Mekanikde Nakledilir(Salt nakil)
Trypanosoma equiperdum(Equidae) Konaksız bulaşır.Çiftleşme(Coitus yolu)ile bulaşır. Hastalığı Dourin/Atların Frengisi olarak adlandırılır.
Stercoraria(Arka Durak-Parazit Vektörün son barsak kesminde bulunur, vektör beslendikten sonra hemen oraya dışkılar ve etken(Metatrypanosom)in deri sıyrığından girişi(kaşınma,yalnışlıkla yeme gibi) içeri girer ve yine etken(Trypomastigot ya da Amastigot) vektörün beslenişi esnasında kan ile alınır.
Vektörleri:Triotoma,Rhodnius cinsi uçan tahta kuruları ile Tabamus(At sineği) cinsi sineklerdir.
Trypanosoma equinum(Equidae)-Tabamus cinsi sineklerle bulaşır. Hastalığı: Mal de Caderes/Sağrı Hastalığı Trypanosoma cruzi(İnsan)-Uçan Tahtakuruları(G. Amerika)ile bulaşır. Hastalığı:Chagas (Charles Robert Darwin, G.Amerikada bu hastalığa yakalanmıştı) Trypanosoma theileri(Sığır)-Tabanus ve Haemotopota cinsi sinekler ile bulaşır. Hastalığı:Trypanosomiasis Trypanosoma melophagium(Koyun)-Melophaginus ovinus ile bulaşır. Hastalığı:Trypanosomiasis Trypanosoma rangeli(Kedi,Köpek ve İnsan)-Reduvidae(Uçan Tahtakuruları. Hastalığı:Trypanosomiasis Trypanosoma lewisi(Ratlarda) Xenopsylla cinsi pireler ile bulaşır. Hastalığı:Trypanosomiasis
Bu tip hastalıklar akut seyirlidir ve tanı ve tedavi aşamalarına gelmeden insan ya da hayvanları öldürebilir.Bir çoğu zoonotik karekterdedir.
Uyku hastalığına
Çeçesineği Alm. Tsetsefliege (f), Fr. Mouche (f), tse-tse, İng. Tse-tse fly.
Familyası: Karasinekgiller (Muscidae).
Yaşadığı yerler: Afrika’nın tropikal bölgelerinde, özellikle Kongo’da akarsu kıyılarında.
Özellikleri: İki kanatlıdır. Koyu renkli olup, karasinekten biraz iridir. Delici emici ağız tipine sahiptir. Duyu organları tüylüdür. Kan emerek beslenir. Birçok hastalık mikrobunun taşıyıcısıdır.
Ömrü: Erginleri 60-70 gün yaşar. Çeşitleri: 21 türü bilinir. “G. palpalis” türü uyku hastalığı, “G. morsitans” türü nagana hastalığı mikrobunu taşır.
Böcekler sınıfının iki kanatlılar (Diptera) takımından Çeçesineğigiller (Glassininae) alt ailesi cinslerine verilen isim. İnsandan, at, sığır gibi evcil ve yabani hayvanlardan kan emer. Yalnız Afrika’nın sıcak, rutubetli ve gölgeli bölgelerinde görülür. “Güney ve Afrika böceği” de denir. Emilen kanın pıhtılışmaması için tükürük salgılarken bir hücreli bazı hastalık amillerini aşıladığından tehlikelidir. Konmuş durumda kanatlarının birbiri üstünde katlanması tipik özelliğidir.
“G. palpalis” çeşidi, insanlarda uyku hastalığına sebeb olan “Trypanosoma gambiense”yi aşılar. “G.morsitans” türü ise nagana hastalığı parazitini (T. brucei) at ve sığırlara aşılar. Her iki hastalığın da öldürücü etkisi vardır.
Dişi sinekler vücutlarının içinde gelişen larvaları tek tek doğurur. Doğan kurtçukları hemen toprak altına gömerler. Gömülen larvalar birkaç saat içinde pupa’ya dönüşür. Altı hafta zarfında pupa’dan kanatlı ergin bir sinek olarak çıkar. Erginler 60-70 gün yaşar. Ömürlerinde 12 döl verir.
Bugün laboratuvarlarda yarı kısırlaştırılan çeçe sineklerini normalleriyle eşleştirerek nesilleri kurutulmaya çalışılmaktadır. Yangın ve ilaçlamalar da nesillerini hayli azaltmıştır.
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
1 santimden biraz iri sineklerdir. Koyu renk tonları, grimsi esmer ile koyu sarımsı - esmer arasında oynar. Yatay ve zayıf hortumlarından ve sırtlarından makas gibi caprazlanmış kanatlarından derhal tanınırlar. Kafaları geniş, torakstan az daha dardır. Bir çift iri petek gözleri vardır. Erkekler, dişilerden ancak cinsiyet organlarından ayırt edilirler.
Çeçe sinekleri yalnız Afrika'da bulunurlar. Orta Afrika'nın geniş bir alanında insanlarla evcil ve yabani hayvanların ölümüne sebep olduklarından, «Glossinidae» ailesi bütün kitaplarda yer alır.
Çeçe sinekleri'nin çok garip bir üreme usulleri vardır. Döllenen dişi, rahminin içinde gelişen ve özel bir salgıyle beslenen bir tek yumuşak, hacimli ve beyazımsı larva doğurur. Anne bunu doğurmak için, kumlu bir alanda bir bitki dibi veya devrilmiş bir ağaç altı arar. Larva doğduktan sonra beslenmeyerek derhal toprağın içine girer ve birkaç saatin içinde küçük bir fıçı biçiminde, siyahımsı bir pupa olur. Çeçe sineği altı hafta sonra pupanın içinden çıkar. Her iki eşey de kan emicidir. Çeçe sinekleri'nin birçoğu, insanların ölümüne sebep olan Afrika uyku hastalığının amilleri tripanozoma'ların ileticisidir.
Ufak,fakat tehlikeli bir aile:
«Glossinidae» ailesi çok ufaktır. Yirmi bir türün hepsi «Glossina» grubundandır. Bu türler üç gruptur:
Adını «Glossina fusca» türünden alan «fusca» grubundan on tür vardır. Bunların, Afrika uyku hastalığını bulaştırıcı rolleri yoktur.
Adını «Glossina palpalis» ten alan «palpalis» grubunda beş tür bulunur. Bu grubun üyeleri, Gambiya uyku hastalığının âmili «Trypanosoma gambiense» yi insanlara, suma hastalığına sebep olan «Trypanosoma uniforme» yi koyunlarla keçilere, «Trypanosoma vivax» ı ise sığırlarla atlara bulaştırırlar.
Adını ««Glossina morsitans» tan alan «morsitans» grubunda altı tür vardır. Bu çeçe sinekleri, Rodezya uyku hastalığı'mn âmili «Trypanosoma rhodesiense'yi insanlara, öldürücü nagana hastalığının âmili «Trypanosoma brucei» yi sığırlarla atlara, suma hastalığına sebep olan «Trypanosoma caprae» yi sığırlara ve otlayan yabani hayvanlara, «Trypanosoma suis» i ise domuzlara bulaştırırlar.
Kaynak: www.hayvanansiklopedisi.com
Uyku hastalığı
Uyku hastalığıİnsanın kanında Trypanozoma Gambiense ve Trypanozoma Rhodesiense türlerinin parazitlenmesiyle meydana gelen bir hastalık. Hastalığın yayılması ve bulaşması Tse-Tse sineği vasıtasıyla olur. Akut ve müzmin olarak ilerleyebilir. Akut halde yüksek ateş, adenit, deride kırmızı döküntüler ve geçici ödemler olur; müzmin halde ise parazit beyne yerleştiğinden meningo-ensefalit, meningo-miyelit sonucu sinir dokusunun hücre yıkımıyla şuurunun kaybolması ve ilerleyen koma ile ölüm meydana gelir.
Belirtileri: Uyku hastalığı düzensiz ateş, özellikle boyun arka hattındaki lenf bezlerinde şişme, deride kırmızı döküntüler ve ağrılı lokalize ödemle karakterizedir. Titreme, başağrısı, havale geçirme gibi merkezi sinir sistemi belirtileri daha sonra gelişir ve koma ile ölüme götürür. Trypanozoma Rhodesiense ile olan hastalık diğer tipe göre daha ciddi ve öldürücü seyreder.
Teşhis: Hastalığın teşhisi tripanozomların görülmesine bağlıdır. Hastalığın erken devresinde parazitler periferik kandan yapılan yaymada veya büyümüş lenf bezinden alınan sıvıda görülürler. Hastalığın ilerlemiş safhasında parazit sadece beyin omurilik sıvısında bulunur.
Korunma: Uyku hastalığına karşı korunmada aşağıdaki metodlar vardır:
a) Bulaşma kaynağı olan enfekte kişileri tarama muayeneleriyle ortaya çıkararak tedavi etmek.
b) Trypanozoma Rhodesiense'de enfeksiyonunun tabiat nidalitesini sürdüren yabani hayvanlarla savaşmak.
c) Tripanozomların vektörleri olan Tse-Tse sinekleriyle kalıcı insektisidler vasıtasıyla geniş ölçüde ve sürekli olarak savaşmak.
d) İnsanlarda koruyucu olarak ilaç uygulamak (Kemoterapi).
Tedavi: Gambiense tipinde erken safhada pentamidin kullanılabilir. Pentamidin 10 gün süreyle 4 mgr/kg/gün olarak adeleye zerk edilir. Rhodesiense tipindeki hastalıkta ise erken safhada Suramin damar içine tatbik edilir.
Melarsoprol diğer ilaçlara göre çok toksiktir, fakat her iki tip hastalığa da bütün safhalarda etkilidir. Hastada hafif veya orta derecede sinir tutulması olduğunda bu ilaç 2-3 gün müddetle 3,6 mgr/kg/gün damar içine verilir. Bu ilacın meydana getirdiği arsenik zehirlenmesi neticesi sindirim sisteminde, böbreklerde ve sinir sisteminde çeşitli arızalar olabilir.
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
Leismania
Şube:Euglenozoa
Sınıf:Kinetoplastea
Takım:Trypanosomatida
Tür
L. aethiopica
L. amazonensis
L. arabica
L. archibaldi (disputed species)
L. aristedesi
L. (Viannia) braziliensis
L. chagasi (syn. L. infantum)
L. (Viannia) colombiensis
L. deanei
L. donovani
L. enriettii
L. equatorensis
L. forattinii
L. garnhami
L. gerbili
L. (Viannia) guyanensis
L. herreri
L. hertigi
L. infantum
L. killicki
L. (Viannia) lainsoni
L. major
L. mexicana
L. (Viannia) naiffi
L. (Viannia) panamensis
L. (Viannia) peruviana
L. (Viannia) pifanoi
L. (Viannia) shawi
L. tarentolae
L. tropica
L. turanica
L. venezuelensis
Leishmania Knemitoblastida Takımından Trypanosomatina Alttakımı ve Trypanosomatidae Ailesindendir.(Burada Trypanosoma Cinsi ile beraberdir.)
Vektörleri:Lutzomyia(Amerika Kıtası) ve Phelebotomus(Asya-Afrika-Avrupada bulunur,Tatarcık diyede bilinir.)-Promastigot(14-20x1,5-3,5mikrometre uzun mekik tarzıdır.Ayrıca bu form Çoğaltma Kültürlerinde de görülebilinir) Formda bulunur.
Konakları:Memeliler ve Sürüngenlerdir - Makrofajlar içinde Amastigot(2-5mikrometre) Formdadır.
Temelde 2 tip Hastalıktan sorumludur.(Alt hastalıklarda var,Mukozal Leishmaniosis gibi). Türkiyede
L. donovani donovani ve L.donovani infantum(özellikle) Visceral Leishmaniosis(VL-İç Organ Leishmaniosis,görece daha tehlikeli) etkenidir..Özellikle Ege,Akdeniz ve Trakyada bulunur.(Köpeklerde ve insanlarda olabilir-zoonozdur.)
L. tropica Cutanos Leishmaniasis(Deri Leishmaniasisi) etkenidir.Özellikle Güneydoğu Anadoluda bulunur.Şark Çıbanı diyede bilinir.
Bunun dışında Amerikan Leishmaniosis etkenleri(L. donovani chagas,L. braziliense....vb.) görece Eski dünya Leishmaniosis etkenlerine göre tehlikelidir.Bu bölgelere ziyaret edecek insanların mutlaka koruyucu tedavileri yaptırmaları ve bu sineklere dikkat etmeleri gerekir.Bu sadece Leishmania için değil Trypanosoma,Babesia... vb. etkenler içinde geçerlidir.Bu etkenler öldürücüdürler.
Leishmaniosis
Leishmaniosis, Leishmania türleri tarafından birçok omurgalı konakta görülen, vektör tatarcıklar tarafından nakledilen zoonoz karakterli protozoer bir hastalıktır. Doğada kertenkelelerde ve memelilerde görülen hastalığın insan dışında en yaygın görüldüğü memeli köpeklerdir. Köpekler, klinik olarak hastalığa yakalanmalarının yanı sıra insanlar başta olmak üzere diğer memeliler için hastalığın rezervuarı olması açısından da önem taşımaktadır. Hastalık köpeklerde ölüme kadar giden ciddi problemlere yol açmaktadır.
Leishmania türlerinde, tek kamçılı olma özelliği taşıyan, Trypanasomatidae ailesi içinde yer alan öteki türler gibi yapısal değişiklikler yanında biçimsel değişiklikler de meydana gelir. Gelişimleri sırasında, promastigot ve amastigot olmak üzere iki ayrı morfolojik form gösterirler. Bunun yanında, iki form arasında paramastigot form adı verilen bir geçiş formundan da söz edilmektedir. Bunlardan, omurgalı konağın makrofaj hücreleri içinde görülen amastigot formu, hareketsiz 2x5 μ büyüklüğünde oval yapıdadır. Giemsa ile yapılan boyamalarda, ortada koyu mora boyanan bir çekirdeği, azure ile boyanan mor çubuk şeklinde kinetoplastı görülebilir. Vektör tatarcıkların sindirim sisteminde görülen promastigot formu ise parazitin tek kamçılı halidir. Bu formda vücut 20 μ’a kadar ulaşır.Boyanma özellikleri amastigot formu ile aynıdır.
Hayat Döngüsü
Leishmania türlerinin hayat siklusu Phlebotominae vektörle, vertebralı konak arasında birbirini takip eden düzenli bir döngüyü içerir . Heteroxene gelişim gösteren etkenin vektörlüğünü Phlebotomus ve Lutzomyia soyundaki tatarcıklar yapmaktadır.Parazitler, enfekte vektör tatarcıklar tarafından kan emme sırasında konakçıya verilir ve konakçının makrofaj ve makrofaj benzeri hücrelerine invaginasyonla girerek, parazitofor vakuol içinde gelişmeye başlarlar.Etken, tatarcıkların sindirim kanalının farklı kısımlarında birkaç morfolojik form göstermektedir. Bu durum, sindirim kanalının değişik kısımlarındaki farklı koşullara parazitin uyum sağlamasına bağlanmaktadır. Bu şekilde enfekte olan konaktan, vektör kan emme esnasında makrofajlarla birlikte amasigotları da alır. Makrofajların tatarcığın midesinde parçalanması ile serbest kalan amastigotlar boylarının uzaması ve kamçı gelişimi ile promastigotlara dönüşür. Promastigotlar bölünerek çoğalırlar ve ön mideye oradan da özefagusa geçerler. Özefagustaki promastigotlar enfektif yapıya sahiptirler ve uzun kamçılarının bulunması, arka uçlarının sivri ve dar olması ile diğer promastigot formlardan ayrılırlar. Promastigotların tatarcıkların ağız organeline gelmesiyle döngü tamamlanır.
Köpeklerde Leishmaniosis
Köpek leishmaniosisi 5 aylıktan 13 yaşına kadar olan birçok ırkta tespit edilmiştir. Hastalıkta, deri ve iç organ lezyonlarına bağlı semptomlar birlikte görülmektedir. Deride görülen lezyonlar tipiktir ve dermisteki Leishmania amastigotlarına karşı gelişen hücresel immun yanıtın dermisin anatomik yapısında meydana getirdiği değişiklikler sonucunda ortaya çıkar. Hiperkeratoz, deride zayıflık, elastikiyet kaybı, kuruma, sertleşme, depigmentasyon, kepekli dermatitis yaygın deri belirtileridir. Kulak çevresinde, periorbital bölgede, burun ve ağız kısmında parazitin irritasyonuyla meydana gelen epidermal hiperplaziler yanında derinin bütünlüğünün bozulmasıyla, çok sayıda, açık lezyon, yüzeysel ve düzensiz eksülserasyonlar oluşur. Genellikle başta, kulakların sınırında, burunda, gözlerde, bacakların eklem yerlerinde özellikle de bilek-metatarsus ve tarsusmetatarsus eklemlerinde görülen ülserler yuvarlak şekilli, düzgün sınırlı ve derindir. Genelde dorsal, skapular, torasik ve femoral bölgede bulunan, 3-15 mm. büyüklüğündeki nodüller çok miktarda Leishmania amasigotu içerir ve bu nodüller de ülserleşebilir. Parazitlerin kıl folliküllerine yerleşmesine bağlı olarak, kılların parlaklığını ve canlılığını kaybetmesiyle, başta göz çevresinde olmak üzere, burun çevresinde, kulaklarda, boyunda, toraksta, eklemlerin çıkıntılı yerlerinde ve kuyrukta görülen alopesili alanlar daha sonraları tüm vücuda yayılırlar. Bu özelliği ile uyuz hastalığı ile karıştırılabilmektedir. Hastalık sırasında, tırnaklarda da çeşitli lezyonlar meydana gelmektedir. Parazitin tırnağın matriksine yerleşmesi ve tırnaktaki sürekli büyüme sonucunda, güçlü kıvrımlarla karakterize oncogryposis meydana gelir. Bu durum tırnakların normal kullanımını engeller. Bunun yanında interdigital bölgede yangı ve ayak yastıklarında hiperkeratoz sebebiyle artan duyarlılık gözlenir. Deri lezyonları yanında, en sık rastlanan visceral beliriti, kilo kaybı ve aktivite azalmasıdır. Böbrekte nefritis ve glomerulonefritisle ortaya çıkan böbrek yetmezliğine bağlı olarak anoreksi, polyuri, polydipsi, kusma, dorsolumbar bölgede kifozis ve palpasyonda ağrı gözlenir. Artralji, nöralji, polyartiritis, interdigital dermatitis ve yarıklara bağlı olarak, hasta güçlükle yürümektedir). Konjuktival membranlarda, kırmızı renkli, mukopurulent ve purulent eksudatla karakterize konjuktivitis vardır. Keratitise bağlı olarak korneada, mavi rekte bulutlanma, pupillar deformasyon ve ülser meydana gelir. Nasal mukozada, trombositopeniye ve ülserlere bağlı olarak burun kanaması gözlenir. Bukkal mukozada, dudakların iç kısımlarında, yanaklarda ülserasyonlar görülür. Popliteal ve preskapular lenf yumrularında görülen adenopatiler köpek leishmaniosis’inin erken belirtilerindendir. Sonraları submaksillar ve retrofarengeal lenf yumrularına da yayılır. Nodüllerin palpasyonunda şişlik, sertlik ve ağrı gözlenir).
Patogenez
Tatarcıklar ile taşınarak bulaştırılan parazitlerin kandan temizlenmesi, retiküloendotelial sistem (RES) hücreleri tarafından yapılır. Bu mücadele sırasında RES hücreleri çoğalıp büyürler ve sonuçta, her organ retiküloendotelial elemanlardan zenginliği oranında, patolojik değişikliğe uğrar. Bu nedenle hastalığı karakterize eden en önemli değişiklikler, dalak, karaciğer, kemik iliği ve lenf yumrularında görülür. Buna bağlı olarak RES hücrelerinden zengin lenf yumrularında adenopatiler, kemik iliğinin sıvılaşarak hemorajik hal alması, dalak ve karaciğerdeki hipertrofiler yaygın görülen patolojik bulgulardır.Bunun yanında; gözde keratitis, hemorajik keratokonjuktivitis, immun kompleks birikimine bağlı üveitis, böbreklerde tubuler nekroz ve membranoproliferatif glomerulonefritis, akciğerlerde konjesyon, çeşitli organlara ait damarlarda yangı ve yangılı damarların yırtılmasına bağlı kanamalar sonucu şekillenen iskemik lezyonlar ayrıca hipokampusta aktif nörofaji gibi patolojik lezyonlar da görülmektedir.
Plasmodium
Alem:Protista
Şube:Apicomplexa
Sınıf:Aconoidasida
Takım:Haemosporida
Familya:Plasmodiidae
Cins:Plasmodium
Tür:P. falciparum
Binominal adı;Plasmodium falciparum (Welch, 1897)
Plasmodium falciparum, Plasmodiidae familyasına ait bir tek hücreli türü.
Protozoa'dandır. Bir sivrisinek(anopheles maculopensis)anofel türünün dişisinin sokmasıyla bulaşarak "sıtma" hastalığına neden olur. Karaciğere yerleşerek çoğalır.Kan yoluyla bulaşan bir hastalıktır.Sporları, alyuvarlara girerek zarar verir. Kansızlık ve ateş yapar. İlaçla tedavi edilir. Asalaktır. Sporla çoğalır. Yaşam döngüsünün bir bölümünü sivrisinekte, diğer bölümünü omurgalılarda geçirir.en ağır sıtma sebebidir iran ve hindistan bölgesi özellikle indus ırmağı etrafında endemiktir bu bölgelere yapılan ucak seferleriyle avrupaya tasınmıstır
Sıtma Nedir ?
Sıtma; bilinen geçmişi Mısır ve Çin kayıtlarına göre M.Ö. 2700’lü yıllara kadar uzanan tropik ve subtropik bölgelerde yaygın görülen, zorunlu hücre içi yerleşim gösteren farklı Plasmodium türleri tarafından oluşturulan, parazit türüne göre değişen ateş nöbetleri ile seyreden, anemi ve splenomegali gibi belirtilere sebep olup insan hayatını tehdit edebilen paraziter bir enfeksiyon hastalığıdır.
Tüm dünyada “malaria” olarak bilinen sıtma hastalığının insanda hastalık yapan etkenleri Plasmodium vivax, P.falciparum, P.malariae, P.ovale ve son zamanlarda özellikle Güneydoğu Asya ülkelerinden bildirilen olgular ile P. knowlesi türleridir.
Sıtma nasıl bulaşır?
Sıtma genellikle enfekte dişi Anopheles cinsi sivrisineklerin insanı sokmasıyla bulaşır. Daha az sıklıkla görülen bulaş şekilleri; insana enfekte kanın verilmesi, kontamine iğnelerin kullanımı, organ transplantasyonu ve enfekte anneden gebelik süresince fetusa etkenin geçmesi iledir.
Sıtma parazitinin yaşam döngüsü
Sıtma hastalığının dünyadaki yaygınlığı nedir?
Sıtma tüm dünyada yaygın bir paraziter enfeksiyon olup dünyada 3,3milyar insan sıtmanın bulaşma riskinin olduğu bölgelerde yaşamaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yayınlarına göre; 2010 yılında %81’i Afrika’da, %13’ü Güney Doğu Asya’da ve %5’i Doğu Akdeniz Bölgesinde olmak üzere toplam 216.000.000 sıtma vakası saptanmış, %91’i Afrika Bölgesinde, %6’sı Güney Doğu Asya Bölgesinde ve %3’ü Doğu Akdeniz Bölgesi ülkelerinde olmak üzere toplam 655.000 sıtma kaynaklı ölüm kaydedilmiştir.
Sıtma hastalığının ülkemizdeki yaygınlığı nedir?
İnsanlık tarihinin en eski zamanlarından bu yana bilinen sıtma hastalığı Anadolu’nun tarihi boyunca en önemli hastalıklarından biri olmuştur. Mezopotamya, Eti ve Yunan uygarlıklarının çökmesine neden olan en önemli etkenlerden biri sıtma olarak kabul edilmektedir. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemi ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusu sıtma nedeniyle büyük kayıplara uğramıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında orduda yapılan kan muayenelerine göre %50 oranında sıtma vakası görülmüştür. 1917-1925 yılları arasında Türkiye nüfusunun yoğun olduğu 3 büyük ilinde İstanbul’da %80, İzmir’de %72, Ankara’da %90 a varan yoğunlukta sıtma vakalarına rastlanmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra sıtmayla mücadeleye büyük önem verilmiş kanda parazit saptanan hastaları tedavi ederek, Anofellerin insanlardan kan emmesini önleyerek ve vektörle savaşarak 3 temel alanda sıtma ile savaşa başlanılmıştır. Sıtmalı hastaların saptanması 1940 yılına kadar dalak büyüklüğünün ve kan preparatlarının değerlendirilmesine dayandırılmıştır. Bu şekilde saptanan sıtmalılar tedaviye alınırken diğer yandan da bataklıkların kurutulmasına çalışılmıştır. 2 Eylül 1925 tarihinde Ankara da toplanan I. Ulusal Tıp Kongresi’nin ana konusu sıtma olmuştur. 13 Mayıs 1926 da 839 Sayılı Sıtma ile Savaş Kanunu, TBMM tarafından kabul edilmiştir. Bu dönemde çalışmaların yoğunluğu, sivrisineklerin yok edilmesi ve gerekli muayenelerin yapılarak sıtmanın izlenmesi konularına yönelmiştir.
1945 yılında, 4707 Sayılı Olağanüstü Sıtma Savaş Kanunu, 1946 yılında 4871 Sayılı Sıtma Savaş Kanunu çıkarılmış ve büyük miktarda araç- gereç ve personel takviyesi ile sıtmayı ülkeden yok etmek hedef alınmıştır. Sıtmalı hastaların tedavisi için, Kinin ve Atebrin gibi tedavi ilaçlarının ve benzeri gamet öldürücü ilaçların kullanılması vaka sayılarını oldukça düşürmüştür. Ayrıca II. Dünya Savaşı yıllarında sıtma ile mücadelede ergin sivrisinek savaşına dönülmüş ve 1948’de “DDT” kullanımına başlanmıştır. 1955 yılında DSÖ nün düzenlediği toplantıda Dünyadan sıtmanın eradike edilmesi karara bağlanmış ve bu karar gereğince yurdumuzda da “Sıtma Eradikasyon Programı”na geçilmiştir. Bu çalışmaların sonucu olarak 1956 yılında sıtma insidansı %0,8’e düşürülmüştür. Türkiye başarılı bir eradikasyon programı uygulayan ülkeler arasındadır. Ancak, 1970 yılında 1263 olan sıtma vaka sayısı ile ulaşılan başarılı sonuç sürdürülememiştir. 1970 li yılların ortalarında Çukurova’da çalışan mevsimlik işçilerin başka bölgelere gitmesi ile sıtma tüm ülkeye yayılmış ve 1977 -1978 epidemisinin oluşmasına neden olmuştur. 1983 yılında sıtmanın eradikasyonu düşüncesinden tamamen vazgeçilerek, yürütülen program “Sıtma Kontrol Programı” adı altında yeniden şekillendirilmiştir. Program uygulanmaya başladıktan sonra en yüksek vaka sayısı 1994 yılında 84.345 olarak tespit edilmiştir. Takip eden yıllarda sıtma vaka sayılarında düşüşler izlenmeye başlanmıştır.
Özellikle son yıllarda yürütülen disiplinli çalışmalar sonucunda hastalık morbiditesinde önemli düşüşler gözlenmiş, 2003 yılında 9.182 olan yerli sıtma vaka sayısı 2009’da 38’e, yıllık sıtma insidansı ise 100.000 nüfusta 13,1’den 0,05’e düşmüştür. 2010 yılından itibaren yerli yeni sıtma vakası tespit edilmemekte sadece nüks vakalar ile yurtdışı kaynaklı sıtma vaka bildirimleri yapılmaktadır.
Sıtma Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Sıtma parazit, esas olarak, karaciğer hücrelerini ve alyuvarları tutar.
Hastalığın en önemli belirtisi, üşüme, titreme, yüksek ateş, bol terleme ile karakterlenen akut sıtma nöbetleridir.
Fizik muayene bulguları arasında ateş ile birlikte taşikardi, dalak büyümesi ve sarılık gözlenir.
Sıtma nöbeti üç aşamada gözlenir:
Üşüme titreme döneminde hasta üşüme hissi ile çeneleri birbirine vurarak titrer, yüzü soluktur, başı ağrır ve midesi bulanır.
Yüksek ateş döneminde hasta artık üşümez vücudu yanar, yüzü kırmızı, gözleri parlak ve derisi kurudur. Ateşi 40 0C’ye kadar çıkar, başı ağrır ve dalağı büyür.
Terleme döneminde ise önce yüzde, ellerde ve bacaklarda başlayan ter bütün vücudu kaplar. Ateş terleme ile birlikte normale döner, dalak küçülür, hasta rahatlar ve normale döner.
Sıtma Nasıl Teşhis Edilir?
Sıtma teşhisinde indirek tanı (İFA, İHA, ELİSA), moleküler tanı (PCR vb) yöntemleri ve hızlı tanı testleri bulunmakla beraber en yaygın kullanılan yöntem parmak ucundan alınan bir damla kanın mikroskop altında incelenerek sıtma paraziti plasmodiumların görülmesidir. Alınan kan ile lam üzerinde ince yayma ve kalın damla preparatları hazırlanır.
Sıtma Hastalığının Tedavisi Var mıdır?
Sıtma tedavisi olan bir hastalıktır. Erken teşhis edilip tedavi edildiğinde tam iyileşme olur. Sıtma tedavisinde parazitin alındığı bölgedeki ilaç direncine göre farklı grup ilaçlar kullanılmaktadır. Direnç gelişmemiş bölgelerde Klorokin ilk tercih edilen ilaç olmakta, P.vivax ve P.ovale’de parazitin hipnozoit formuna yönelik olarak tedaviye Primakin ilave edilmektedir. Çok ilaca dirençli bölgelerden gelenler Artemisin türevleri (Artesunate ampul, Artemether-Lumefantrine tablet) ve Kinin (+ tetrasiklin veya doksisiklin veya klindamisin) ile tedavi edilmektedir. Sıtma tedavi ilaçları Bakanlığımız tarafından ücretsiz olarak temin edilmektedir.
BİYOLOJİ ÖDEV YARDIM
-
Mercanlar ve Mercan resifleri hakkında bilgi
-
Kulak Nedir? Kulağın Yapısı ve Görevleri Nelerdir?
-
Göz nedir ? Gözün görevleri nelerdir ? Canlılarda göz ve görme organı
-
Boğaz nedir ? Boğazın kısımları nelerdir ?
-
Omurga, columna vertebralis nedir ? Görevleri nelerdir ?
-
Doğal gübreler nelerdir
-
Kimyasal (yapay) gübreler nelerdir
-
Kortizol Nedir
-
Semantik Nedir ?
-
Karasal Ve Sucul Biyomların Özellikleri Nelerdir ?
-
Kaç çeşit biyom vardır
-
Bitki Ve Hayvanların Yeryüzündeki Dağılımını Etkileyen Faktörler Nelerdir?
-
Bitkisel dokular hakkında bilgi
-
Ekosistemde besin zinciri ve besin ağının önemi nedir ?
-
Genetik Algoritmalar