Topraklarımızın Baş Düşmanı Erozyon ve Erozyondan Korunma Yolları Nelerdir?
Her ne kadar gözle görünmese de topraklar ve su, besin ve yiyeceklerimizi yetiştirmek için hayati öneme haiz olan mikroorganizmalarla doludur. Bununla birlikte, toprak sınırlı bir kaynaktır. Birkaç santimetre toprağın oluşması bile en az 1000 yıl kadar sürebilir. Dolayısıyla, gelecekte gıda güvenliğini ve daha iyi bir beslenme sağlamak istiyorsak, bugünden toprağımıza iyi bakmamız gerekmektedir.
Ormancılar kendi sorumluluk alanlarında ağaçlandırma ve erozyonla mücadele teknikleri sayesinde oldukça başarılılar ancak erozyonun çok büyük bir bölümü marjinal tarım alanlarından kaynaklanmaktadır. Bu, üst toprakların su, rüzgâr veya yoğun toprak işleme gibi sürdürülemez tarımsal faaliyetlerle uzaklaştırılmasını ifade eder. Hızlandırılmış toprak erozyonu hepimiz için oldukça kötü sonuçlar doğurabilir. Şimdi harekete geçmezsek, ormanlarımız hariç tarım ve mera alanlarımızın yüzde 90'ından fazlası 2050 yılına kadar bozulabilir. Toprak ve gıda güvenliğimizin en büyük tehditlerinden birinin erozyon olduğunu düşünecek olursak bu durum karşısında en kısa sürede önemli tedbirler alınması gerekmektedir.
Günümüzde Dünya ülkelerinin pek çoğu erozyon tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yapılan araştırmalara göre; Dünyada her yıl yaklaşık olarak ortalama 24 milyar ton toprak erozyonla kaybedilmektedir. Dünyada erozyon sebebiyle 110 ülke çölleşme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yapılan hesaplamalarla, Dünyada çölleşme ve erozyonun önüne geçebilmek için yılda 42 milyar dolar harcanması gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Genel olarak akarsuların denizlere, göllere ve barajlara taşıdığı toprak miktarı; yörenin iklimi, bitki örtüsü, arazi şekli, toprak yapısı, zirai sistemi ve erozyon tedbirlerinin alınıp alınmaması gibi etkenlere göre değişiklik göstermektedir.
Deniz, göl ve barajlarımıza en çok toprak taşıyan akarsularımız arasında Fırat, Çoruh, Yeşilırmak ve Kızılırmak ilk sıralarda yer almaktadır. En az miktarda toprak taşıyan akarsularımız ise, Dalaman Çayı ve İyidere’dir. Bu akarsularımızın çok az toprak taşımasının asıl sebebi, havzalarının ormanlarla kaplı olması ve güçlü tabii bitki örtüsünün toprağı korumasıdır. Erozyona bağlı olarak toprağın verimsizleşmesi neticesinde zirai ve hayvancılık üretiminde önemli azalmalar meydana gelmekte bu da kırsal alanlardan şehirlere göçü artırmaktadır. Bu durum önemli sosyo-ekonomik meselelere yol açmakta, milli ekonomimize önemli zararlar vermektedir.
Türkiye'nin %57’si dağlık arazi sınıfına giren yüksek, engebeli bir topoğrafyaya sahiptir. Ortalama yüksekliği 1132 metredir. %15’ten fazla eğimli alanlar %62’sini oluşturmaktadır. 1000 metrenin üzerindeki alanlar Türkiye’nin % 56’sını kapsamaktadır.
Topoğrafik yapının yüksek ve engebeli oluşu, toprakların erozyona karşı duyarlılığı, yarıkurak iklim şartlarının karakteristik özelliklerinden dolayı şiddetli sağanak yağışlar sebebiyle ekolojik açıdan erozyon ve sel felaketine oldukça duyarlı bir yapıda bulunmaktadır.
Yine son yıllarda iklim değişikliğine bağlı olarak ani ve şiddetli maksimum yağışlarda artışlar görülmektedir.
Topografyanın dağlık ve eğimli olması, yağış olarak düşen suyun hareketini hızlandırmakta özellikle çıplak ve eğimli arazilere düşen yağışlar kısa sürede yüzeysel akışa geçerek sel ve taşkınlara sebep olmaktadır. Erozyonla Mücadele Sel ile Mücadelede En Etkili Yoldur...
SEL OLUŞUMUNDA ETKİLİ OLAN FAKTÖRLERi ŞU ŞEKİLDE SIRALAYABİLİRİZ.
İklim : Sıcaklıkta meydana gelen ani yüksel-meler, özellikle ilkbahar döneminde bir yandan buharlaşmanın artmasına bir yandan da kar ve buz erimelerine sebep olur. Böylece, kısa zamanda ortaya çıkan büyük su kütleleri, ani sellerin meydana gelmesinde önemli bir etkendir. Bu ba-kımdan yağış ve sıcaklık değerlerindeki ani ve olağan dışı artışlar sel oluşumuna yol açan hadiselerin başında gelmektedir.
Bitki Örtüsü: Bitki örtüsü yönünden zengin olan yer-lerde, özellikle ormanlarla kaplı alanlarda toprak, daha gözeneklidir. Bu topraklar organik madde yönünden zengindir. Or-ganik madde, ağaç dalları ve yapraklar yağışın toprağa ani inişini engeller. Bitki gövdeleri ise, yüzeysel akışın hızını azal-tır. Dolayısıyla sızma oranı artmakta ve sel riski azalmaktadır. Buna karşılık bitki örtüsü yönünden fakir olan yerlerde özellikle sağanak yağışların hemen ardından gelen sellere daha sık rastlanmaktadır.
İnsan Tesiri; Üst havzalarda yapılan yerleşmeler, yanlış arazi kullanımları, mera alanlarının plansız ve yoğun kullanılması, havzada yüzeysel akışa geçen su miktarını arttırarak sel ve taşkınların oluşmasına sebep olmaktadır.
Jeolojik Yapı ve Toprak Özellikleri: Bir havzadaki kayaçların cinsleri, geçirgenlik ve aşınmaya karşı gösterdikleri dirençler ile havzanın şekli, yüksekliği ve eğim özellikleri, dağların uzanışı ve bakı özellikleri, drenaj şartları gibi daha birçok özellik, sele karşı hassasiyetin artmasına veya azalmasına sebep olur. Gözenekleri dolayısıyla geçirgenliği fazla olan kayaçların bulunduğu yerlerde sızmanın fazlaca meydana gelmesi, yüzeysel akışın azalmasına, dolayısıyla sel şiddetinin ve riskinin de azalmasına vesile olur. Geçirimsiz kayaçların olduğu yerlerde ise, yağışlardan ve kar erimelerinden kaynaklanan suların çok büyük bir kısmı yüzeysel akışa geçeceği için sel vakası daha sık ve şiddetli görülür. Kısaca özetleyecek olursak...
Erozyonu Artıran Sebepler Nelerdir?
1-Arazinin çok engebeli ve eğimli olması.
2-Araziyi yanlış kullanma
-Toprağı eğimli aynı yönde sürme
-Ormanlarda tarla açma
3-Doğal bitki örtüsünün yok edilmesi
-Yangınlar
-Aşırı otlatılma
-Tarla açma
4-İklimin etkisi – sağanak yağışlar
5-Ana kayanın etkisi- dirençsiz tabakalar.
Erozyonun Sonuçları Nelerdir?
-Doğal dengenin bozulmasına
-Arazinin verim değerinin düşmesine
-Barajların dolmasına
-Tarım alanlarının kum ve çakıllarla kaplanmasına
Erozyondan korunma yolları nelerdir ?
Var olan ormanlar ve ormanlık alanlar korunmalı ve yeni ağaçlandırmalar yapılmalıdır.
Tarla açma veya arsa açma amacıyla ormanlık alanlar tahrip edilmemelidir.
Ağaçlandırma yapılamayan arazilerde otsu bitkilerle yeşillendirilme çalışması yapılmalıdır.
Rüzgarın etkili olduğu arazilerdeki toprağı korumak için rüzgarın hızını kesecek paneller yapılmalıdır.
İnsanların orman içlerinde yerleşim yeri kurma isteğine engel olunmalıdır.
Tarım arazilerinin fazla sulanmasından kaçınılmalıdır.
Otlak ve tarımsal arazilerde kuruyan ot örtüsü yakılmamalıdır.
Sığır, koyun ve keçi gibi hayvanların yoğun olduğu bölgelerde ahır hayvancılığı yaygınlaştırılmalıdır.
Keçi gibi hayvanların ormanlık arazilere sokulmadan çitle çevrili meralarda otlatılmalıdır.
Eğimli araziler taraçalandırılmalıdır (bir nevi sürme işlemi).
Eğimli araziler dikey olarak değil paralel olarak sürülüp işlenmelidir.
Nadas alanları azaltılmalı ve nöbetleşe ekim yaygınlaştırılmalıdır.
Akarsu yatakları temizlenerek suyun geniş alandan akması önlenmelidir.
Ve en önemlisi erozyonla mücadele ile ilgili olarak halk eğitilmelidir.
BİYOLOJİ ÖDEV YARDIM
-
Mercanlar ve Mercan resifleri hakkında bilgi
-
Kulak Nedir? Kulağın Yapısı ve Görevleri Nelerdir?
-
Göz nedir ? Gözün görevleri nelerdir ? Canlılarda göz ve görme organı
-
Boğaz nedir ? Boğazın kısımları nelerdir ?
-
Omurga, columna vertebralis nedir ? Görevleri nelerdir ?
-
Doğal gübreler nelerdir
-
Kimyasal (yapay) gübreler nelerdir
-
Kortizol Nedir
-
Semantik Nedir ?
-
Karasal Ve Sucul Biyomların Özellikleri Nelerdir ?
-
Kaç çeşit biyom vardır
-
Bitki Ve Hayvanların Yeryüzündeki Dağılımını Etkileyen Faktörler Nelerdir?
-
Bitkisel dokular hakkında bilgi
-
Ekosistemde besin zinciri ve besin ağının önemi nedir ?
-
Genetik Algoritmalar