Hayvanların ve bitkilerin ortak özellikleri nelerdir?
Yer yüzündeki bütün varlıklar canlı ve cansız varlıklar olmak üzere iki büyük gruba ayrılır.
İnsanlar, Kuşlar,Böcekler, Balıklar, Çiçekler, Kedi ve Köpekler, Eğri otları, Çalılar ve Ağaçlar, Algler, Kara yusunları, Mantarlar bu sayıyı büyütmek olsukça kolaydır. Hatta gözle görülemiyecek kadar küçük olan mikroorganizmalar hepsi yeryüzünde canlılığını sürdüren birer canlıdır. Milyonlarca değişik türe sahip olan bütün canlıların cansız varlıklardan ayırt edilmelerini sağlayan bazı ortak özellikleri mevcuttur. Öncelikle bütün canlılar doğar, büyür, çevrelerindeki bütün değişikliklere tepki gösterir, ürer ( çoğalır) ve ölürler. Canlılar ile cansız varlıklar arasındaki temel fark budur.
Canlı varlıklar çevrelerindeki bütün olaylara ve değişikliklere karşı tepki tepki gösterebilirler. Tepki göstermelerindeki en büyük faktör canlı varlıkların duyu organları veya duyu organlarına benzer yapılarıdır.
İnsan, köpek, kurt, ayı, fil gibi memelilerde beş temel duyu vardır; bunlar görme organı ( göz), koklama organı (burun), dokunma ( deri), tatma ( dil) ve işitme organıdır ( kulak).
Daha basit yapılı varlıkların duyuları bu kadar gelişmiş olmasada çevreye karşı verdikleritepkilerde doğru orantılı olarak daha farklıdır.
Bitkilerin tepkileri diğer canlı varlıklara göre genellikle çok daha yavaştır. Hemen hemen her bitkinin kökü aşağıya, toprağın derinliklerindeki suya veya nemli ortamlara doğru, dalları ve yeni sürgünleri ise yukarıya, yani ışığa doğru uzanır. Bitki çiçeklerinin çoğu geceleri taç yapraklarını kapatır. Çiçeklerin bazıları yönlerini güneşe göre değiştrir.
Oysa cansız bir varlıklar ışık yada ses gibi dış etkilere hiçbir tepki göstermez. Dış etkenlere karşı (vurma, parçalama, sıstma vb) şekil değiştrebilirler.
Bütün canlılar yaşamı boyunca büyür, yani yaşama ilk başladığı andan itibaren daha büyük boyutlara ulaşırlar. Büyümenin boyutu, canlıların dışarıdan aldığı maddelere, besine ve ortam koşuluna göre değişir. Hayvanların büyümelerini sağlayan besin maddelerini diğer canlılar oluşturur. Bitkiler ise havadan karbondioksit, topraktan su ve çeşitli mineralleri alıp fotosentez denen bir süreçle kendi dokularını oluşturabilirler ve büüyürler.
Bazı canlılarda, örneğin memelilerde gençlik döneminin belirli bir aşamasında büyüme durur. Ama saç, tırnak gibi bazı dokuların büyümesi ve bir kazada zarar gören vücut bölümleri ( uzuv kopmaları hariç) kendi kendini onararak yenileme yeteneği yaşam boyu sürer. Örneğin derideki bir yara kapanır, kırılan kemikler yeniden birbirine kaynar.
Buna karşılık yengeç ve istiridye gibi bazı hayvanlar yaşadıkları sürece yavaş yavaş büyürler; bitkilerde ise büyüme hiçbir zaman durmaz. Birçok bitkide kışın yanlızca kökünü toprakta bırakarak ölür; ama baharda yeni sürgün ve yapraklarla donanır.
Canlıları cansızlardan ayıran en önemli özelliklerden biride üremedir. Her canlı kendisine benzeyen yeni ve ayrı bireylerin dünyaya gelmesini sağlayabilir. Oysa cansız varlıklar hiçbir zaman üreyemez.
Bir çok bitki tohumu toprağa düştüğü zaman ortam koşulları elverişli ise yeni bir bitki halinde gelişebilir. Mantar gibi bazı canlılar ise spor denen üreme hücreleriyle çoğalırlar. Hayvanların bir kısmı yumurtadan bir kısmıda anne karnın veya kesesinde gelişir ve ana babasına benzen bireyler olarak dünyaya gelirler.
Bakteriler ve öbür tek hücreli canlılarda üreme olayı cok daha basıttir. Bunların çoğu belli bir boyuta erişinceye kadar büyüdükten sonra ikiye bölünür; yeni hücrelerde yeterince büyüyünce yeniden bölünür. Tek hücrelilerin çok az bir bölümü ile çok hücrelilerden bazı canlılar, özellikle mercanlar, deniz anaları ve hidralar tomurcuklanmayla ürerler. Bu hayvanlarda vücudun bir yerinden, tıbkı bir bitkinin tomurcuk vermesi gibi bir hücre yumrusu ( çıkıntı) büyür ve bu tomurcuktan yeni bir birey meydana gelir.
Yeryüzünde henüz varlığı bilinmeyen birçok küçük canlının yaşadığı kesindir. Bazı canlılarda daha yeryüzünde insanın belirmesinden çok önceki çağlarda yaşamış, bazen hiçbir iz bırakmadan soyu tükenerek yok olup gitmiştir. Ama bu gün için bilinen bütün canlılar bilim adamlarınca adlandırılıp sınıflandırılmıştır. Milyonlarca türün ortak özelliklerine ve akrabalık ilişkilerine göre sınıflandırılması, birçok bilim adamını yüzyıllarca uğraştıran çok zor bir çalışmadır. Bu çalışmaların başlangıcından bu yana birçok canlı türü keşfedilmiş yada türlerin sınıflandırmadaki yerini değiştiren yeni özellikleri açığa çıkmış, bu nedenle ilk sınıflandırmalardan bu güne kadar birçok kriter değişmiştir. Günümüzde bile bütün bilim adamları tek bir sınıflandırma üzerinde görüş birliğine varmış değildir.
Mantarlarda en az su yosunları kadar çeşitlilik gösteren çok karmaşık bir gruptur. Bu canlıların biçim ve boyutları, çıplak gözle görülmeyecek kadar, ilkel mantarlardan orman ve çayırlarda yetişen şapkalı mantarlara kadar değişir. Klorafili olmayan ve genellikle asalak yada çürükçül yaşayan mantarların bir bölümü bitkilerde pas, yanıklık, sürme, külleme ve mildiyo gibi çeşitli hastalıklara, insanların asalağı olan türleri ise pamukçuk ve saç kıran hastalığına yol açar. Buna karşılık şapkalı mantarların zeyirsiz türleri çok sevilen bir yiyecek olmasına ragmen bazıları da zehirlidir. Ayrıca bayatlamış ekmek ve peynirlerin öbür yiyeceklerin üzerinde çoğalarak sarımsı yeşil bir küf katmanı oluşturan küf mantarlarıyla bira ve ekmek mayasıda bu gruptandır. Likenler mikroskobik su yosunlarıyla mantarların birleşmesinden oluşan ortak yaşar canlılardır. Özellikle nemli ormanlarda toprağın üstünü, ağaçların gövdesini, kayaların ve taşların yüzeyini bir örtü gibi kaplayan likenler, bu işbirliğinin verdiği güçle, kurak çöllerden kutupların buzlu topraklarına kadar her yerde yaşamını sürdürebilirler.
Tek hücreli hayvanlar, bitkilerle ortak özellikleri olan su yosunları, mantarlaar ve likenlere karşılık, protista aleminin hayvanlara yakın olan tek grubudur. Üstün yapılı gerçek hayvanlardan ayrılıp bu alemin üyeleri arasına katılmaları oldukça eski tarihlere rastladığı halde, bu basit yapılı canlılar bugün bile tek hücreli hayvanlar adıyla anılır ve bazı sınıflandırmalarda hala hayvanlar aleminde gösterilir. Genellikle durgun, tatlı su birikintilerinde yaşayan bu küçük canlıların en bilinen örnekleri amip, terliksi hayvan, kamçılı hayvanlardır.
Bütün bitkilerde (asalak yaşayan bir – iki örnek dışında) klorafil adı verilen yeşil bir pigment mevcuttur. Bu pigmentin ve güneş ışığının yardımıyla bitkiler karbondioksit, su ve mineralleri fotosentezle besin maddelerine dönüştürebilirler. Bitkiler aleminin başlıca grupları şunlardır:
Karayosunları, gerçek bitkilerin en basit üyeleri olan ciğer yosunları ile yaprak yosunlarını içerir.
Atkuyrukları, kibrit otları ve eğrelti otları görece daha gelişmişl bitkilerdir. Ama bunlarda kara yosunları gibi spor denen üreme hücreleri ile eşeysiz olarak çoğalır. Bu gruptaki bitkilerden çoğunun soyu eski jeolojik çağlarda tükendiği için, günümüze kadar ulaşamamış olan türler yalnız fosilleriyle tanınır.
Tohumlu bitkiler eşeyli üremeyle çoğalan, en gelişmiş bitki grubudur.bu bitkilerde erkek ve dişi organlarının üreme hücrelerinin birleşmesiyle oluşan tohum,gelişmesi için elverişli toprak,nem ve sıcaklık koşullarına kavuştuğu anda nem ve sıcaklık koşullarına çimlenerek yeni bir bitkiye dönüşür. Çam, ardıç, köknar gibi iğne yapraklarının toğumu meyvenin içinde gizli değildir, bu yüzden bu bitkilere açık toğumlular denir. Kapalı toğumlularda ise çekirdek meyvenin etli bölümü yada tohumları içinde barındırır.
Hayvanlar bitkiler gibi kendi besinlerini üretemedikleri için başka canlaları yiyerek beslenmek zorunda olan, buna karşılık bitkilerden farklı olarak hareket edebilen canlılardır; bütün hayvanlar alemi içinde yalnızca süngerler ve mercanlar bitkiler gibi bir yere bağlı olarak yaşar. Tek hücreli hayvanları bu gurupta saymayan hemen hemen bütün sınıflandırılmalarda hayvanlar alemi yada üstün yapılı hayvanlar iki alt aleme ayrılır:
Parazoa alt alemi yalnızca süngerleri, yani çok hücreli hayvanları en basit yapılı üyelerini içerir
Metazoa alt alemi ise geri kalan üstün yapılı hayvanları içeren çok kalabalık bir guruptur aşşağıda bu gurubun yalnızca çok bilinen başlıca bölümleri alınmıştır:
Knitliler yada selentereler genellikle yakıcı kapsülleri olan ve yaşamlarının hiç değilse bir bölümünü bir yere bağlı olarak geçiren mercanlar,deniz anaları ve deniz şakayıkları bu guruptandır.
Yazsı solucanlar bu bölüm tenyalar ve karaciğer kelebekleri gibi hastalık yapıcı asalak solucanlar ile akarsu yataklarındaki taşların altında yaşayan zararsız küçük solucanları içerir.
İplik solucanlar bu hayvanların bir bölümü toprağın altında,bir bölümü de genellikle hayvanların, bazen insanların bağırsağında asalak olarak yaşar.
Halkalı solucanlar bu gurubun en tanınmış üyeleri, yer solucanları,deniz solucanları ve sülüklerdir.
Eklem bacaklılar hayvanlar aleminin en kalabalık gurubu yengeç, karides, ıstakoz gibi su hayvanları ile tesbih böceği gibi bazı kara hayvanlarını içeren kabuklular; böcekler; örümcek, kene, akar ve akrep gibi örümceğimsiler; kırkayak ve çıyan gibi çok ayaklılar sınıflarına ayrılır
Yumuşakçalar bu bölümde ki hayvanların bir bölümünde, örneğin salyangoz, istiridye ve midyelerde, yumuşak ve savunmasız gövdelerini koruyan bir kabuk vardır oysa ahtapot, mürekkep balığı ve kalamar gibi yumuşakçalarda böyle bir kabuk bulunmaz.
Derisi dikenliler gövdeleri sert ve dikenli kabukla örtülü olan bu hayvanların en tanınmış üyeleri deniz kestaneleri ile deniz yıldızlarıdır.
Omurgalılar buraya kadar sayılan hayvanların hepsi omurgasızdır omurgalı hayvanlar ise balıkları, anfibyumları sürüngenleri, kuşları ve memeleri kapsar. Fareler, kediler, köpekler, filler ve insan memeliler gurubundandır.
Virüsler bazı bilim adamlarınca bakteriler ve mavi yeşil su yosunları ile birlikte prokaryotlardan sayılırsa da, uzmanların birçoğu bu canlıların sınıflandırmadaki hiçbir gruba uymayacağı kanısındadır. Son derece küçük olana ve ancak elektro mikroskobuyla görülebilen virüsler, hayvanların, bitkilerin yada bakterilerin hücrelerine girip yerleşmedikçe yaşamını sürdüremez ve ürüyemez .
Bazı virüsler insanda kızamık, grip, kabakulak, çocuk felci, kuduz, köpeklerde gençlik hastalığı, sığırlarda da şap hastalığı gibi bulaşıcı ve ağı hastalılara yol açar.
Kısaca açıklayacak olursak;
2-Solunum: Besinlerden enerji elde etme işlemine solunum denir Her canlı farklı şekillerde solunum yapar Bitkiler yaprakları ile solunum yaparlar Hayvanlarda solunum akciğerler, solungaçlar (balıklar), trakeler (böcekler) ve deri (solucanlar) yoluyla olur.
3-Hareket: Canlılar besin bulma, barınma, korunma gibi çeşitli nedenlerle hareket ederler. Bitkilerin hareketleri hayvanlara göre daha sınırlıdır Bitkiler; kökleriyle suya, yapraklarıyla ışığa yönelerek, büyüyerek ve çiçekleri açılıp kapanarak hareket ederler. Hayvanların ayak, kanat, yüzgeç gibi hareket organları mevcuttur. Hayvanlar yürüyerek, koşarak, yüzerek, uçarak, sürünerek hareket ederler.
4-Boşaltım: Canlıların enerji üretmek için aldıkları besinleri kullandıktan sonra ortaya çıkan zararlı maddeleri dışarı atmalarına boşaltım adı verilir. Hayvanlarda boşaltım, böbrekler ve deri yoluyla olur. Bitkilerin boşaltımı yapraklar yardımıyla meydana gelir.
5-Büyüme ve Gelişme: Tüm canlıların büyüme ve gelişme özelliği vardır. Her canlı yaşamının başında oldukça küçüktür, zamanla büyüyüp gelişir. Bitkilerin gelişmesi sınırsızdır. Yani tüm yaşamları boyunca büyüyüp gelişirler. Bir bitkinin dalı veya yaprağı koparsa bir süre sonra yenisi çıkar. Hayvanların gelişimi belirli bir noktadan sonra durur.
Genel Biyoloji
-
Protista Alemi ve Genel Özellikleri
-
Hücrelerdeki farklı ve benzer yapılar
-
Ses Nedir ? Ses Nasıl Oluşur?
-
Kültürü Yapılan Fitoplankton Türleri Nelerdir?
-
Apoptoz: Programlı Hücre Ölümü Nedir?
-
Ribozom ve Protein Sentezi
-
Mikrotübüller ve İplikçikler
-
Hücre Zarları
-
Lipid Çift-Katmanın Keşfi
-
Biyoreaktör
-
Telomerler ve İnsan Telomerinin Kristalik Yapısı
-
Hücre Biyolojisinin Tarihsel Gelişimi
-
Hücre biyolojisi nedir ?
-
Biyolojik Çeşitlilik Nedir ?
-
Sinir Sistemi Yapısında Bulunan Hücre Tipleri ve Özellikleri Nelerdir?