Ethojinin insan davranışının açıklanmasına katkıları
Etholojik araştırmaların insan davranışı incelemelerine etkisi, iki yönden olmuştur. Bunlardan birincisi, etholojik araştırmalardaki genetik faktörün önemini öne çıkartan sosyobiyoloji alanındadır; ethologların hayvan davranışı incelemelerinden yola çıkan sosyobiyologlar, evrim konusunda Darwin'in bakışından oldukça farklı bir yaklaşım geliştirdiler. Onlara göre, evrimin amacı soyun sürekliliğini sağlamaya yöneliktir; birsoyun üyesinin davranışlarına soyunu korumaya ve onun sürekliliğini sağlamaya yönelik, "soy seçici" içgüdüler yön verirler. Bu soy seçici tutumlar, insan davranışlarının da temelini oluşturur. İnsan davranışlarını da genetik olarak getirdikleri, soyu korumaya yönelik içgüdüsel tutumlar belirlemektedir; kültürel ve öğrenme yoluyla ortaya çıktıkları sanılan tüm insan etkinlikleri aslında, içgüdüsel olarak insan türünün sürekliliğini sağlamaya yönelik faaliyetlerdir.
Etholojinin insan davranışının açıklanmasına ikinci etkisi ise, sosyobiyolojinin tam tersine, anne-bebek ilişkisinin önemini öne çıkartan bir şekilde olmuştur. Harlow'un maymunlarla yıllar süren araştırmalarının sonucunda, maymunlarda anne-bebek ilişkisinin onların sonraki yaşamlarında nasıl bir ruhsal ve toplumsal gelişme göstereceklerini belirlediği kanaatine varması ve ardından bu kanaatinin tüm memeliler için geçerli olduğunu söylemesi, çocuk ve erişkin psikiyatrisi üzerinde derin etkiler yaratmıştır. Başta John Bowlby olmak üzere etholojiden etkilenen psikiyatristler, erişkin yaşamda ortaya çıkan birçok ruhsal rahatsızlığın anne-bebek ilişkisindeki toplumsal-duygusal bağın ve güvenli bağlılık ilişkisinin yeterince gelişmemesiyle ilgili olduğunu öne sürmüşlerdir.
Şüphesiz ethologların bu ve benzeri birçok deneysel sonuçlarına, hayvanlardan elde edilen sonuçların insanlara genellenemeyeceği söylenerek karşı çıkılabilir. Bu eleştiride bir haklılık payı vardır. İnsan yavrusu, hayvanlarda olduğu gibi, dünyaya ayrıntılı içgüdüsel tepki mekanizmalarıyla gelmemekte; oldukça bağımlı ve çaresiz bir durumda bulunmaktadır. Kaldı ki, yaşamları boyunca pek bir şey öğrenmelerine gerek olmadan içgüdüsel bilgileriyle var kalabilen hayvanlardan ayrı olarak, insan bilgisinin pek çoğunu öğrenerek elde eden ve bunları içgüdüleriyle değil aklıyla yapan bir varlıktır. Ama insan ve hayvan arasındaki tüm bu farklılıklar yine de insan zihninin doğum sırasında, bazı filozofların sandıkları gibi, boş bir levha (tabula rasa) olmadığı; belli uyaranlara karşı doğuştan gelen tepkilerden tümüyle mahrum kaldığı anlamına gelmemektedir. Örneğin, yeni doğan bebek, emme tepkisini nasıl göstereceğini bilmektedir. Aynı şekilde, yeni doğan bebekler, etrafındakileri elleriyle nasıl kavrayacaklarını bilirler; yani dokunuşla ilgili uyaranlara nasıl tepki vereceği konusunda programlanmışlardır.
Davranış Biyolojisi
-
Öjeni nedir ? Öjenikler neyi savunurlar ?
-
Ruhsal rahatsızlıklar ve kalıtım
-
Zeka geriliği
-
Davranışta kalıtımın rolü
-
Ethojinin insan davranışının açıklanmasına katkıları
-
Davranışlarımızdaki kalıtım mirasının alt-yapısı
-
İnsan, diğer canlılardan ne kadar farklıdır
-
Doğaya karşı yetiştirme, İçgüdülere karşı öğrenme
-
Bitkilerde Davranış
-
Genetik Yapımız ve Davranışlarımız Arasındaki İlişki
-
Canlılarda Sosyal davranışlar
-
CANLILARDA DAVRANIŞ VE UYARLAMA
-
Hayvanlarda davranış
-
Canlılarda davranış
-
Davranış Çeşitleri